You need to sign in or sign up before continuing.
Take a photo of a barcode or cover
Interesting. very interesting. in paperback it seems like a very short book but it was actually quite long, very detailed, and written with precision. I have been wanting to read this book for a while, but just recently bought it.
The only thing about this book that moved me was the camel.
I have major mixed feelings about this book.
It was beautiful written. I was captivated by it.
I felt the emotions going through Gemma but at the same time I fell for Ty.
Yes I know he was crazy but at the same time so beautiful. I wish I could of known more about Ty or about what her parents were doing while she was being help captive.
It was beautiful written. I was captivated by it.
I felt the emotions going through Gemma but at the same time I fell for Ty.
Yes I know he was crazy but at the same time so beautiful. I wish I could of known more about Ty or about what her parents were doing while she was being help captive.
Yorumun orijinali: http://kitaphayvaniningunlugu.blogspot.co.uk/2014/05/kitap-yorumu-stolen-letter-to-my-captor.html
Çok sevgili yazarım Maggie Stiefvater'ın favorileri listesinde görüp de okunacaklar listeme eklediğim, sonra da yıllar sonra hatırıma düşüp okuduğum kitaplardan biri daha Stolen.
Günlerden bir gün Kitap Hayvanı'nın kısa zaman içinde yetiştirmesi gereken bir ödev varmış. Bu ödev için de okuması gereken bir kitap. Ama bizim Kitap Hayvanı ne yapmış; gitmiş en olmaması gereken anda kendine bu kitabı bulup bir anda başlamaya karar vermiş. Ardından saatlerce okumuş ve yarım günde bitirmiş.
Kısa ancak ibretlik masalımdan da anlaşılacağı üzre Stolen elimden sadece üç ya da dört kez bırakıp soluksuz okuduğum kitaplardan biri oldu.
Gemma, ailesiyle beraber bulunduğu Bangkok havaalanında ona tuhaf bir şekilde tanıdık gelen bir yabancı ile tanışır. Ve daha sonra o yabancı tarafından kaçırılır. Onu esir alan adam tarafından çok uzaklara, Avustralya'ya kadar götürülür ve ansızın kendini hiçliğin ortasında, medeniyetten ve kaçma imkânı olabilecek her şeyden yoksun sadece onunla, yani Ty'la baş başa bulur.
Henüz on altısında olan Gemma bu muhtemelen kaçık adamın kendisinden ne istediğini bile bilmemektedir. Ancak Gemma elinden gelen her şeyi dener. Kaçmaya çalışır, Ty'a zarar vermeye hattâ onu öldürmeye çalışır. Ne yazık ki çölün ortasında, Ty'ın kendileri için yarattığı ve ne haritalarda ne de başka bir yerde var olan bir yerde sıkışıp kalmıştır.
Ve Gemma ne kadar istemese de Ty'ı tanımaya, anlamaya başlar. Ty ona şehir hayatına olan nefretini anlatır ve eski yaşamını. Anlaşılan o ki tek istediği bu cennet olarak gördüğü yerde Gemma ile birlikte yaşayabilmektir. Üstelik ona zarar vermeyeceğine dair yemin bile eder. Arada yaşadığı ruh hâli değişimlerini saymazsak isteyerek zarar verdiği de söylenemez.
Stolen, oldukça süssüz bir dilde yazılmış ancak beni etkilemeyi başaran romanlardan. Bunun en baştaki sebebi sanırım kendimi Gemma'nın yerine çok fazla koymam. Kitap okurken zaten bunu çok yaparım (herhalde hepimiz yaparız), eğer kendimi ana karakterin yerine koyabiliyor ve onun yaşadıklarını vücudumun her yerinde hissedebiliyorsam kitap benim için ayrı bir köşeye yerleşmiştir. Gemma'nın, Ty'a yazdığı mektuptan oluşan bu kitabı okurken de ölesiye bir empati kurdum. Başta bu ne idüğü belirsiz, deli adamın neden on altı yaşında bir kızı kaçırdığını ve onu havaalanı gibi bir yerden alıp bir hiçliğin ortasına getirecek cesareti nereden bulduğunu merak ettim. Sonra nefret ettim. Ardından anlamaya başladım. Çünkü şöyle ki Lucy Christopher'ın Ty'ı bize sunuş biçimi ne şeytan ne de bir melek. Ortada bir yerlerde, yanlış yolları seçen, psikolojik rahatsızlıkları olan bir adam.
Gemma'nın mektubunu okurken de bu bahsettiğim şeyleri fark ediyorsunuz. Bir yandan Ty'ın bu kadar şeyi tek başına başarmış olmasına hayran olmadan duramıyorsunuz ve doğaya olan tutkusunu ağzınız açık okuyorsunuz, sonra ise yaptığı bencilce ve korkunç şey aklınıza geliyor ve kendinizi derin bir ikilemin içinde buluyorsunuz. Tüm kitap boyunca bu ikilemlerin içinde debelendim durdum.
Kitabı kapattığında Gemma ile aynı duygular içinde olduğumu biraz korkarak fark ettim. Bu bir Stockholm Sendromu vakası mı? Belki. Evet. Fakat Ty beklediğimden çok çok farklı bir adam mıydı? Kesinlikle. Ürpererek onu gayet iyi anladığımın ayırdına vardım. Aynı zamanda Gemma'nın güçlü kişiliğine ve doğru kararlarına da içimden alkış tutmadan duramadım.
Kitabın büyük kısmının geçtiği Avustralya'nın Büyük Sandy Çölü beklenmedik şekilde beni etkileyen mekânlardan. Normalde çöl ikliminden nefret ederim. Kim sever ki? Ty'ın gözünden bakmaya başladığımda ise güzelliklerini gördüm galiba. Çünkü Ty Aborjinler'in öykülerini, inanışlarını biliyor ve anlatıyor. Onun çölün renklerine duyduğu sevgi ve kendini o sessizliğin, sonsuzluğun içinde mutlu hissetmesi ister istemez size de aktarılıyor.
Stolen, genç yetişkin türünün "karanlık" kitaplarından biri. Maggie'nin favorileri listesinden şaşmamam gerektiğini bana bir kez daha hatırlattı. Çok etkilendim. Ty'a Gemma ile beraber elveda dedim. Genel ahlak kurallarınızı sorgulatacak, kafanızı karıştıracak bir kitap ve önerilerim arasında.
Çok sevgili yazarım Maggie Stiefvater'ın favorileri listesinde görüp de okunacaklar listeme eklediğim, sonra da yıllar sonra hatırıma düşüp okuduğum kitaplardan biri daha Stolen.
Günlerden bir gün Kitap Hayvanı'nın kısa zaman içinde yetiştirmesi gereken bir ödev varmış. Bu ödev için de okuması gereken bir kitap. Ama bizim Kitap Hayvanı ne yapmış; gitmiş en olmaması gereken anda kendine bu kitabı bulup bir anda başlamaya karar vermiş. Ardından saatlerce okumuş ve yarım günde bitirmiş.
Kısa ancak ibretlik masalımdan da anlaşılacağı üzre Stolen elimden sadece üç ya da dört kez bırakıp soluksuz okuduğum kitaplardan biri oldu.
Gemma, ailesiyle beraber bulunduğu Bangkok havaalanında ona tuhaf bir şekilde tanıdık gelen bir yabancı ile tanışır. Ve daha sonra o yabancı tarafından kaçırılır. Onu esir alan adam tarafından çok uzaklara, Avustralya'ya kadar götürülür ve ansızın kendini hiçliğin ortasında, medeniyetten ve kaçma imkânı olabilecek her şeyden yoksun sadece onunla, yani Ty'la baş başa bulur.
Henüz on altısında olan Gemma bu muhtemelen kaçık adamın kendisinden ne istediğini bile bilmemektedir. Ancak Gemma elinden gelen her şeyi dener. Kaçmaya çalışır, Ty'a zarar vermeye hattâ onu öldürmeye çalışır. Ne yazık ki çölün ortasında, Ty'ın kendileri için yarattığı ve ne haritalarda ne de başka bir yerde var olan bir yerde sıkışıp kalmıştır.
Ve Gemma ne kadar istemese de Ty'ı tanımaya, anlamaya başlar. Ty ona şehir hayatına olan nefretini anlatır ve eski yaşamını. Anlaşılan o ki tek istediği bu cennet olarak gördüğü yerde Gemma ile birlikte yaşayabilmektir. Üstelik ona zarar vermeyeceğine dair yemin bile eder. Arada yaşadığı ruh hâli değişimlerini saymazsak isteyerek zarar verdiği de söylenemez.
Stolen, oldukça süssüz bir dilde yazılmış ancak beni etkilemeyi başaran romanlardan. Bunun en baştaki sebebi sanırım kendimi Gemma'nın yerine çok fazla koymam. Kitap okurken zaten bunu çok yaparım (herhalde hepimiz yaparız), eğer kendimi ana karakterin yerine koyabiliyor ve onun yaşadıklarını vücudumun her yerinde hissedebiliyorsam kitap benim için ayrı bir köşeye yerleşmiştir. Gemma'nın, Ty'a yazdığı mektuptan oluşan bu kitabı okurken de ölesiye bir empati kurdum. Başta bu ne idüğü belirsiz, deli adamın neden on altı yaşında bir kızı kaçırdığını ve onu havaalanı gibi bir yerden alıp bir hiçliğin ortasına getirecek cesareti nereden bulduğunu merak ettim. Sonra nefret ettim. Ardından anlamaya başladım. Çünkü şöyle ki Lucy Christopher'ın Ty'ı bize sunuş biçimi ne şeytan ne de bir melek. Ortada bir yerlerde, yanlış yolları seçen, psikolojik rahatsızlıkları olan bir adam.
Gemma'nın mektubunu okurken de bu bahsettiğim şeyleri fark ediyorsunuz. Bir yandan Ty'ın bu kadar şeyi tek başına başarmış olmasına hayran olmadan duramıyorsunuz ve doğaya olan tutkusunu ağzınız açık okuyorsunuz, sonra ise yaptığı bencilce ve korkunç şey aklınıza geliyor ve kendinizi derin bir ikilemin içinde buluyorsunuz. Tüm kitap boyunca bu ikilemlerin içinde debelendim durdum.
Kitabı kapattığında Gemma ile aynı duygular içinde olduğumu biraz korkarak fark ettim. Bu bir Stockholm Sendromu vakası mı? Belki. Evet. Fakat Ty beklediğimden çok çok farklı bir adam mıydı? Kesinlikle. Ürpererek onu gayet iyi anladığımın ayırdına vardım. Aynı zamanda Gemma'nın güçlü kişiliğine ve doğru kararlarına da içimden alkış tutmadan duramadım.
Kitabın büyük kısmının geçtiği Avustralya'nın Büyük Sandy Çölü beklenmedik şekilde beni etkileyen mekânlardan. Normalde çöl ikliminden nefret ederim. Kim sever ki? Ty'ın gözünden bakmaya başladığımda ise güzelliklerini gördüm galiba. Çünkü Ty Aborjinler'in öykülerini, inanışlarını biliyor ve anlatıyor. Onun çölün renklerine duyduğu sevgi ve kendini o sessizliğin, sonsuzluğun içinde mutlu hissetmesi ister istemez size de aktarılıyor.
Stolen, genç yetişkin türünün "karanlık" kitaplarından biri. Maggie'nin favorileri listesinden şaşmamam gerektiğini bana bir kez daha hatırlattı. Çok etkilendim. Ty'a Gemma ile beraber elveda dedim. Genel ahlak kurallarınızı sorgulatacak, kafanızı karıştıracak bir kitap ve önerilerim arasında.
What a haunting book. At least in the beginning. I was almost scared to read it.
This book was interesting. It wasn't captivating in a way that made me want to keep reading, but it was definitely written well and had a lot of imagery (though the language with that was confusing at times). And the ending was not what I expected. Also, the main characters' outlook on her captor underwent a big change within a few pages and seemed like too quick a turn around.
The book was good I guess, but just wasn't really my cup of tea.
This book was interesting. It wasn't captivating in a way that made me want to keep reading, but it was definitely written well and had a lot of imagery (though the language with that was confusing at times). And the ending was not what I expected. Also, the main characters' outlook on her captor underwent a big change within a few pages and seemed like too quick a turn around.
The book was good I guess, but just wasn't really my cup of tea.
3.5 stars for this one. It started incredibly interesting and the tone was so unsettling and eerie, I was eating it up. But I felt disappointed by the way the plot resolved itself, which I can’t explain without major spoilers. Also, as themes of Stockholm syndrome were explored, I don’t think every YA reader would be able to tell that SS was what was happening and may actually think this is a romance. Yikes.
Stolen is basically a YA version of The Collector. And because it's YA, there are a lot of cringey YA themes, primarily a bad romance plot based on Stockholm Syndrome.
Sixteen-year-old Gemma is kidnapped from a Bangkok airport by twenty-something Ty, who has been watching her for ten years. That's right: Ty has been stalking Gemma since she was 10 and he was 18 or 19. After drugging her airport coffee, he disguises her and spirits her away to Australia, where he has built a compound in the middle of the desert. When Gemma wakes up in the middle of nowhere, she panics and fights for her life. But over the next month, as Gemma gets to know Ty better, she begins to question if she even wants to go back to her home in London.
The plot is nothing new. There are no surprises here. Gemma isn't a particularly interesting heroine, and Ty is nothing special either. They certainly could have been better characters. What I liked best about the book was the setting, which is middle-of-nowhere Australia. Gemma tries to escape several times, but the harsh arid landscape makes it utterly impossible to simply walk away from Ty's clutches.
I can't say that I would recommend this book, but it was enjoyable enough.
Sixteen-year-old Gemma is kidnapped from a Bangkok airport by twenty-something Ty, who has been watching her for ten years. That's right: Ty has been stalking Gemma since she was 10 and he was 18 or 19. After drugging her airport coffee, he disguises her and spirits her away to Australia, where he has built a compound in the middle of the desert. When Gemma wakes up in the middle of nowhere, she panics and fights for her life. But over the next month, as Gemma gets to know Ty better, she begins to question if she even wants to go back to her home in London.
The plot is nothing new. There are no surprises here. Gemma isn't a particularly interesting heroine, and Ty is nothing special either. They certainly could have been better characters. What I liked best about the book was the setting, which is middle-of-nowhere Australia. Gemma tries to escape several times, but the harsh arid landscape makes it utterly impossible to simply walk away from Ty's clutches.
I can't say that I would recommend this book, but it was enjoyable enough.
I loved the way Gemma’s story was written as a letter to her captor, Ty. The story was really quite heartbreaking, but had some rather lovely moments as well.
I picked up this novel because it was a favorite of a friend of mine. The novel follows the story of Gemma who has been kidnapped by Ty. She is taken from her London home to the middle of nowhere in Australia. It is written as a letter to the captor, which I found interesting. Gemma at first hates her life but soon falls victim to Stockholm syndrome.
To be completely honest I did not like this book; having said that I was intrigued enough to keep reading and am happy to have finished it. The book was written in second person, which made me feel like Gemma was writing about how I was her kidnapper; with the use of “you”. Gemma drove me crazy sometimes but I did find myself interested in her relationship with Ty. The main redeeming factor was the camel, Stolen. I did not think it was bad it was just not for me.
To be completely honest I did not like this book; having said that I was intrigued enough to keep reading and am happy to have finished it. The book was written in second person, which made me feel like Gemma was writing about how I was her kidnapper; with the use of “you”. Gemma drove me crazy sometimes but I did find myself interested in her relationship with Ty. The main redeeming factor was the camel, Stolen. I did not think it was bad it was just not for me.