4.05 AVERAGE


yes yes yes yes yes yes yes yes yes yes yes yes yes yes yes yes yes yes yes yes yes yes

Just a beautiful book all the way through.

Not my vibe, a lot of descriptive language and philosophical musings
adventurous mysterious reflective fast-paced
Plot or Character Driven: A mix
Strong character development: No
Loveable characters: Complicated
Diverse cast of characters: Yes
Flaws of characters a main focus: No

Ethereal and utterly beautiful. “And I hear, from your voice, the invisible reasons which makes cities live, through which perhaps, once dead, they will come to life again.”
challenging inspiring lighthearted mysterious reflective relaxing slow-paced
Plot or Character Driven: N/A
Strong character development: Complicated
Loveable characters: Yes
Flaws of characters a main focus: Yes

Knyga, kurios apimtis ir aprašymai labai apgaulingi. Atrodo, kad turi reikalų su plona keistoka knygele, kurią makt ir surysi. Nieko panašaus – „Nematomi miestai“ yra sudėtinga ir lėta knyga, kurios neišeina išsiblaškius suskaityti. Calvino priverčia ją skaitant dirbti.
Kažkada, kai sužinojau apie tokį autorių, norėjau Italo Calvino paskaityti, kad pažinčiau, koks yra postmodernusis romanas. Na, dabar aš žinau koks. Štai toks, kur pagrindiniai veikėjai – miestai, o personažai – jų paraštėse plytinti kontekstinė informacija.
Vietomis ši knyga atrodo kaip kūrybiškumo užduotis: lyg autorius būtų stengęsis sugalvoti visas keistas miestų varijacijas ir po to jas išplėtojęs – gal taip ir buvo.

Puiki knyga norintiems pasimėgauti puikiu stiliumi, pasapnuoti tekste ir pasiklysti tarp sudėtingų filosofinių idėjų. Bloga knyga ieškantiems lengvo skaitalo, tačiau gebanti antruosius konvertuoti į pirmuosius. Taigi, planavusi atšvęsti perskaitymą pora žvaigždučių ir kuo greičiau atsikratyti knyga, dabar duodu penkias, o „Nematomus miestus“ dedu į lentyną kitam, įdėmesniam, perskaitymui.

I started to read this and immediately had to think about the video installation I saw a view days earlier from Fiona Tan called "Disorient" where a narrator reads excerpts from Marco Polos travel logs.

Then I read this and I was first surprised if this is like something similar, but no, this is different, this fascinating and this is a book after you read it once, you put it on your table and pick it up from time to time and then just read one chapter. And the more you read them, the more you will understand it.

This is a book with a capital B and one that doesn't stop giving.
challenging medium-paced
Plot or Character Driven: N/A
Strong character development: N/A
Loveable characters: N/A
reflective fast-paced

Uzun zamandır ne doğru düzgün bir şeyler okuyabiliyorum ne de buraya bakabiliyorum. Ancak hazır fırsat bulmuşken, gelişigüzel açıp okuduğum bölümler dışında baştan sona da iki kez bitirdiğim bu kitap için birkaç cümle yazayım.

Calvino'nun Görünmez Kentler'i okuru tuhaf bir yolculuğa çıkarıyor. Marco Polo'nun Kubilay Han'ın emriyle gidip gördüğü şehirleri dinliyoruz Han ile beraber. Ama Polo'nun şehirleri hem bize çok yabancı hem de bir kentte yaşamış herkesin ucundan kenarından tanıyacağı yerler.

Açıkçası ilk sayfalarda var olmayan kentlerin kısa kısa anlatıldığı bu anlatımı oldukça garipsedim, fakat bir noktada beynimdeki o bariyeri aştığımda Calvino'nun belli duygular, düşünceler üzerine kurduğu bu konsept kentler kafamda gitgide şekil almaya başladı. Polo'nun Yüce Han ile yaptığı sohbetler de okuru bir nevi Han'ın yerine koyup kitabı anlamamız için bir rehber işlevi görüyor.

Kitabın matematiksel tarafı ve okurla oynadığı çeşitli oyunlar üzerine bir şeyler söyleyemeyeceğim çünkü bunların her okurda farklı bir deneyim oluşturacağına inanıyorum. Ama Calvino'nun oulipoculuğunu konuşturduğunu söylemek zor değil.

Velhasılı tekrar tekrar, farklı zamanlarda ve hatta farklı şekillerde okunup içinde kaybolunacak bir eser Görünmez Kentler. Her damağa uygun bir lezzet olduğunu düşünmüyorum; anlatının kendisini zorlamasından, kendisiyle oynamasından çekinmeyen okurlar büyük zevk alacaktır.

Bu arada benim gözümde okuduğum Görünmez Kentler Calvino'ya olduğu kadar çevirmeni Işıl Saatçıoğlu'na da aittir, yazar kadar ona da minnettarım bu kitap için.

"Ben konuşur, konuşurum," der Marco, "ama beni dinleyen, duymak istediğini duyar yalnızca. Senin heyecanla kulak kabarttığın dünya başka, kendi sokaklarıma döndüğümde hamal ve gondolcuların arasında dolaşacak hikayeler başka olacak, eğer Cenevizli korsanlara esir düşüp macera romanları kaleme alan bir yazıcıyla aynı hücrede zincire vurulursam, geç yaşta ona yazdıracağım dünya ise bambaşka olacak. Anlatıya yön veren şey, ses değil kulaktır."