Reviews

The Devil's Disciple by Hamao Shiro

cauchemarlena's review

Go to review page

3.0

Shiro Hamao on Jaapani kirjanik, kes elas ja tegutses möödunud sajandi alguses. Paraku suri ta noorelt ning seetõttu piirdub tema looming kahe lõpetatud romaani ja mõne jutustusega. Selles raamatus on kaks juttu, mis kuuluvad žanri, mida 1920. aastate Jaapanis kutsuti ero-guro-nansensu ehk siis erootiline groteskne nonsenss.

Hamao teostes sulanduvad ühte kaks seksuaalmaailma: külluslik ja piirideta seksuaalsus ning hilisem ja kinnine, varjatud seksuaalsus. Hamao võitles geiõiguste eest, kirjutades 1930. aastal ühes naisteajakirjas, et homoseksuaalsus ei ole haigus, vaid isiksuseomadus. Enne "uut" Jaapanit peeti meestevahelist suguühet üsnagi tavaliseks ja ei millekski häbiväärseks.

Raamatus "The Devil's Disciple" on kaks lugu, mis on mõlemad seotud armastuse ja seksuaalsusega. Esimese loo peategelane on kinnipeetu, kes kirjutab oma endisele armastatule ja tema juhtumi prokurörile Tsuchida-sanile, mis tegelikult juhtus ja kuidas ta tõenäoliselt ei ole ohvri mõrvar. Teine lugu on läbi advokaadi silmade, kes jutustab seda grupile detektiividele. Võika topeltmõrva eest surmamõistetu jätab maha käsikirja, mis leitakse alles peale tema hukkamist. Mis seal tegelikult juhtus?

Olles ka ise töötanud prokurörina, kasutas Hamao oma kogemust, et näidata Jaapani õigussüsteemi ekslikkust ja vigu. See ilmneb ka mõlemas selle raamatu jutus, sest Jaapani kõige kõrgem ja olulisem asitõend, mis kaalub rohkem kui kõik muu, on süüdistatava enda ülestunnistus.

Mulle õudselt meeldis nende juttude stiil, mis on mõjutusi saanud prantsuse noir'ist ja teistest Euroopa kirjanikest. Tahan veel!

"I gained knowledge, but sold my soul. I will have to live with the fact that I sacrificed my body to your strange love, but having sold my soul fills me with regret."

dewsofspring_'s review against another edition

Go to review page

3.0

i liked first story but second story didnt compel me as much as i thought it would

natasha29singh's review

Go to review page

4.0

This was amazing! Taut prose, riveting plot, and stories that are noir(ish) without being sleazy. The legal elements are a nice plus. I’m so bummed there's no more [a:Shirō Hamao|3481607|Shirō Hamao|https://images.gr-assets.com/authors/1447016322p2/3481607.jpg] in translation.

sudemustdie's review against another edition

Go to review page

4.0

yazım tarzı çok hızlı okutsa bile bazen estetik açıdan yetersiz

dragonsandfoxes's review

Go to review page

4.0

Two well-written stories that I enjoyed reading even though i am having a reading slump right now. Definitely would recommend.

zeynus's review against another edition

Go to review page

challenging mysterious tense fast-paced

3.5

mimirtells's review against another edition

Go to review page

4.0

Puanım 4/5 (%79/100)

Kitabı 3-4 günde bitirmiş gibi gözükse de aslında tek oturuşta 1 saatte falan bitirdim. Şiro Hamao hakkında hiçbir şey bilmediğim ve gözümden kaçmış bir yazardı. Kitabın içindeki bilgiler ve kendi araştırmalarımla öğrendim ki kısa hayatı aslında oldukça ilginçmiş. Ünlü polisiye yazarlardan Edogawa Ranpo'nun esinlendiği ve yaşadığı zorlu döneme rağmen eşcinsel haklarını savunmuş. Edgar Allan Poe ve Sir Arthur Conan Doyle'dan etkilenmiş ve onların etkileri bu kitaptaki iki öyküde de görülüyor. Ama bunun üzerine Japon kültüründen de bol bol elementler katmış ve çok güzel bir harman ortaya çıkmış.

Kitaba ismini veren "Şeytanın Çırağı" benim çok hoşuma gitti. Hikaye yargılanmayı bekleyen Eizo Shimamura'nın savcı Hachiro Tsuchida'ya yazdığı mektuplar üzerinden gidiyor. Savcıya karşı nefret ve aşk duyguları yoğun Eizo'nun mektupları çok etkileyiciydi. Özellikle baştan sonra gerçekten ara vermeden okutacak kadar gerilim ve heyecan doluydu. Kim kimi öldürdü, Eizo neden bunları yazıyor derken bir anda hikayenin bittiğini gördüm. Grotesk betimlemeler, ilgi çekici ve gerçek karakterler (hatta çok gerçekçi karakterler, Şiro'nun da savcı olduğunu düşününce belki de gerçektir bilemeyiz) ve sürekleyici hikayesiyle çok beğendim.

İkinci öykü "Onları Öldürdü Mü?" ilki kadar olmasa da genel hatlarıyla beğendiğim bir hikaye oldu. Bu öykü de bir cinayet davası üzerinden gidiyor. Seizo Oda ve eşi Michiko evlerinde ölü bulunuyor ve başlarında da cinayetten suçlanan genç bir adam var. Böyle bakıldığında aslında çok kolay bir dava gibi dursa da detayları öğrendikçe olaylar karışıyor ve sonunda "nası yaa" dedim. Çünkü yazar size hiç fark ettirmeden bir anda olayı değiştirmiş ve bir sürü bilgi vermiş. Bunun da sonu çok güzeldi o yüzden. Fakat dediğim gibi ilk öykü kadar etkilemedi beni. Yine de genel olarak baktığımda kitabı ve yazarı kesinlikle öneriyorum.

arseli's review

Go to review page

4.0

first story is a 3 second is a 5

serap19's review against another edition

Go to review page

dark medium-paced

4.5

loldesh's review against another edition

Go to review page

4.0

Burası kitap yorumu değildir: Olm bi’ şey diyeceğim: Sosyal medyayı kasıp kavuran akımlar var ya? Ne bileyim biberin içine peynir ve cips tepip yiyolla falan? Bunları nasıl başlatıyoruz? Çünkü mümkünse az evvelki deneyimimi herkes yaşasın tribe girsin isterim.

Okurken arkada hafif bir şeyler çalmasını seviyorum bu nedenle genellikle enstrümental, klasik, OST gibi şeyler dinlemeyi tercih ediyorum. Yine öyle yaptım. Kitabın ortalarına doğru Evgeny Grinko - Things from the past çalıyordu: Ay şahane! Anlatamam kitaba nasıl yakıştığına! Şu an yaptığım tam olarak onu anlatmak gerçi skfmsld dur neyse; derken finale yaklaşırken Cello Suite no.1 in G major buraya kadar biliyorum bestenin ismini, şimdi gidip kopyalayamam bwv bir şeyler 1007 işte bildiğiniz Bach. Allah’ım!!!

Ya bilmiyorum okuma seyrini bu kadar mı etkiler bi’ şarkı? Gözümün önünde filme dönüşüverdi resmen kitap. Ya da ben… Acaba… Sinestezik mi oldum anlık? Kitabın şarkının tadını mı alıyorum?
Biber peynir ve cipsle alakası yok bu arada. Böyle bir şeyi denemem için tarafıma ödeme yapılmasını isterim, kitabı yemek bana daha mantıklı geliyor bu üçlüden ziyade.
Ama dediğim tarifi bi’ deneyin söfmlsmfşsöfööd Kimra ne alaka derseniz engellerim. Böyle de çifte standart.

Burası kitap yorumudur: İsimleri değiştirip dosyayı önümüze ‘bu hangi ülkenin edebiyatı’ diye verip sorsalar düşünmeden Japon dersiniz.
Japon edebiyatının o tanıdık soğuk, melankolik ama bu noktada insanı boğmadan saran ruhu var ya? Yine aynı. Kısa bir kitap zaten ama keyifli bir kalem. Özellikle okuduğum kurgu böyle konuyu dolandırıp durmasın olsun bitsin hadi çabuk derseniz tercih edebilirsiniz. Kültürlerine dair üç beş bilgi bile kapabilirsiniz şanslıysanız.

Burada selam vereceğimdir:
Öncelikle kestane balının diyarı Zonguldaktasmkdösld ŞAKA. Ezgi’ye, Sevda’ya ve Yo-yo ma’ya selamlar.

Gördüğünüz gibi 2022’ye bir girişimiz oldu.