Reviews

Invitation to the Bold of Heart by Dorothee Elmiger

shiprim's review against another edition

Go to review page

4.0

Dorothee Elmiger, İsviçreli genç bir kadın yazar. Siyaset bilimi okumuş, yazarlık dersleri almış ve oturup yazmış. Siyasi eğitimi, yayımlanan iki romanından ilki olan bu kitaba da bir hayli yansımış. Zira nerede, ne zaman ve nasıl olduğunu tam olarak bilemediğimiz bir mecranın içinde bile, siyasetin insan iletişiminin odağında olduğunu vurgulamayı başarmış. Daha ilk sayfadan itibaren.

“Bazı şeyler bize söylenmedi! Yapayalnız beklemeye bırakıldık. Olaylar bizden gizlendi. Tüm çabalarla dalga geçildi. Annelerimizin ne iş yaptığından bahsedilmedi. Kendi kendimize yetinmemiz emredildi. Sahte bir güven duygusuyla uyuşturulduk. Sonra da onun kaybolması korkusuyla tehdit edildik. Özgürlükle gözümüz boyandı. Kimse bize kıtlığı anlatmadı. Geçen yüzyılların karanlığıyla baş başa bırakıldık. Sakinleşelim diye kulağımıza çalınan tek tük hadiseyle avutulduk. Şiddeti azaltmanın yolları üzerimizde denendi. Üstümüzden polis atlarıyla geçip gidildi.”

Çünkü geçmişi yok etmek, buna yarar. Bugün bile sistematik bir biçimde yürütülen tarih yokedimi, her şeyin havada kalmasını sağlayıp karmaşaya yol açar. İnsanların altından tarihi çekip almak, tarih atlası olmadan tarih öğrenmeye benzer. Tıpkı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört romanındaki, eski gazete haberlerini bile durmaksızın değiştiren bakanlık gibi; her şeyi sürekli karıştırırsanız, her şey eşit seviyeye gelir ve anlamını yitirir.

Cesurlara Davet, edebiyatta yeniliğe ve deneyselliğe açık okurlar için biçilmiş bir kaftan gibi. Üstlerine otursun diye, her türlü dikiş tekniği denenmiş. İlmek ilmek örülürken de, samimiyetinden hiçbir şey kaybetmemiş. Okunmak için can atan bir kitap.

Daha kapsamlı hali burada:
https://dandikadam.wordpress.com/2017/02/12/komurun-suyunu-sikan-roman-cesurlara-davet/

merutemudesu's review against another edition

Go to review page

3.0


s40
Yazarken bir yandan da şöyle düşünüyordum: Yazıyor olmam çok saçma, henüz çok gencim. Aynı zamanda: Ama 'daha sonra' demek, 'çok geç' demek; sadece şu an var, her zaman şu an ve ne pahasına olursa olsun.

s99
Ve güneş doğdu ve güneş battı, günler yavaş adımlarla geçti; önce yazdı, sonra güz, artık kıştı önümüz.

s127
Kış, daktiloya yerleştirdiğim kâğıdın üstünde boş bir satır olarak kaldı.

jackieh's review against another edition

Go to review page

adventurous challenging inspiring reflective fast-paced

miaandtheliterature's review

Go to review page

5.0

Den her virker som noget af det vigtigste jeg har læst i år. To søskende leder efter en flod, eller måske nærmere deres mor, i et landskab udpint af kulminer. En forladt by ovenpå konstant brændende kulminer, hvor jorden truer med at falde sammen under dem.
"Og da husene begyndte at styrte sammen, da husene brændte og også de gamle træer foran husene, dem, som havde stået der i århundreder, og bildækkene langsomt smeltede ned i tjæren, og dele af landskabet sank, områder styrtede i afgrunden, da røg og damp så i ugevis dækkede for udsynet -"
Det handler om at opbygge sig selv og sin omverden i ødelagte omgivelser. Det handler om hvordan man tager de første skridt til noget nyt i en verden hvor alt er opgivet, at være født på den anden siden af apokalypsen. Den er så utrolig relevant og den er så utrolig velskrevet!
More...