Take a photo of a barcode or cover
A review by bgmylc
Gülün Adı by Umberto Eco
challenging
dark
informative
mysterious
reflective
tense
medium-paced
- Plot- or character-driven? A mix
- Strong character development? No
- Loveable characters? It's complicated
- Diverse cast of characters? No
- Flaws of characters a main focus? Yes
5.0
Umberto Eco'nun bu başyapıtı, kalınlığına ve aşina olmadığım bir kültür ile tarihsel dönemi ele almasına rağmen, beni ilk sayfasından itibaren kendine bağladı. Kitabı elimden bırakamadım.
Kitap, olayların yaşandığı dönemin Hristiyanlık mezhepleri ve ayrılıkları üzerine oldukça detaylı bilgi ve tartışmalar/sohbetler içeriyor. Bu nedenle, Hristiyanlık hakkında bilgisi olmayan veya bu konulara ilgi duymayan okuyucular için uygun olmayabilir. Ama Eco'nun da daha sonradan belirttiği gibi karakterlerin kişilikleri ve iç dünyaları sebebiyle bunları da böyle biraz daha derin işlemek gerekiyor gibi.
Kitapta beni en çok etkileyen temalardan biri, bilginin yayılması ve gizlenmesi arasındaki çatışmaydı. Mantık/bilim ile dogmanın katı kuralları arasındaki binlerce yıldır süren gerilim kitap boyunca sürüyor. William'ın "Tanrı'nın eli yaratır, gizlemez" ilkesi hoşuma gitti. Olaylar sırasında çömez bir rahip olan anlatıcımızın bir yandan William'dan etkilenip, zaman zaman da gereğinden fazla bilgi edinmekten rahatsızlık duyması kabuğundan çıkmış bir gencin farklı fikirlerle karşılaşma ve kendi fikrini oluşturmaya çalışma sürecindeki içsel çatışmalarını bize gösteriyor.
Manastırın labirent gibi tasarlanmış kütüphanesi, içindeki bilginin sadece seçilmiş kişilere ulaşmasını sağlayan bir koruma mekanizması olarak işlenmiş. Ancak bu koruma çabası, paradoksal bir şekilde kütüphanenin tamamen yok olmasına ve böylece bir döngünün tamamlanmasına yol açıyor. Bu, bilginin doğasının ve kontrol edilme çabalarının ironik bir sonucu.
Kitabın atmosferi o kadar başarılı işlenmiş ki, okurken kendimi adeta manastırın bir parçası gibi hissettim. Bu, yazarın dönemi ve mekanı aktarımındaki ustalığını gösteriyor. Ayrıca, eserde yer alan sayısız alıntı ve gönderme, bu konulardaki kültür seviyesi yüksek okuyucular için ayrı bir zevk sunmuştur diye tahmin ediyorum. Bilgimin yetersiz kaldığı noktalarda ekstra araştırmalar yapmam gerekti; ancak bu süreç bile keyifliydi ve kitapla daha derin bir bağ kurmamı sağladı.
Son olarak, bu denli yoğun Latince içerikli ve Latin kökenli bir dilden gelen eseri, Türkçeye bu kadar başarılı bir şekilde kazandıran Şadan Karadeniz'e özel bir teşekkür borçluyuz. Güzel çevirilere aç kaldığımız bu dönemde, böyle nitelikli çalışmaları okumanın verdiği zevk ekstra fazla.
Kitap, olayların yaşandığı dönemin Hristiyanlık mezhepleri ve ayrılıkları üzerine oldukça detaylı bilgi ve tartışmalar/sohbetler içeriyor. Bu nedenle, Hristiyanlık hakkında bilgisi olmayan veya bu konulara ilgi duymayan okuyucular için uygun olmayabilir. Ama Eco'nun da daha sonradan belirttiği gibi karakterlerin kişilikleri ve iç dünyaları sebebiyle bunları da böyle biraz daha derin işlemek gerekiyor gibi.
Kitapta beni en çok etkileyen temalardan biri, bilginin yayılması ve gizlenmesi arasındaki çatışmaydı. Mantık/bilim ile dogmanın katı kuralları arasındaki binlerce yıldır süren gerilim kitap boyunca sürüyor. William'ın "Tanrı'nın eli yaratır, gizlemez" ilkesi hoşuma gitti. Olaylar sırasında çömez bir rahip olan anlatıcımızın bir yandan William'dan etkilenip, zaman zaman da gereğinden fazla bilgi edinmekten rahatsızlık duyması kabuğundan çıkmış bir gencin farklı fikirlerle karşılaşma ve kendi fikrini oluşturmaya çalışma sürecindeki içsel çatışmalarını bize gösteriyor.
Manastırın labirent gibi tasarlanmış kütüphanesi, içindeki bilginin sadece seçilmiş kişilere ulaşmasını sağlayan bir koruma mekanizması olarak işlenmiş.
Kitabın atmosferi o kadar başarılı işlenmiş ki, okurken kendimi adeta manastırın bir parçası gibi hissettim. Bu, yazarın dönemi ve mekanı aktarımındaki ustalığını gösteriyor. Ayrıca, eserde yer alan sayısız alıntı ve gönderme, bu konulardaki kültür seviyesi yüksek okuyucular için ayrı bir zevk sunmuştur diye tahmin ediyorum. Bilgimin yetersiz kaldığı noktalarda ekstra araştırmalar yapmam gerekti; ancak bu süreç bile keyifliydi ve kitapla daha derin bir bağ kurmamı sağladı.
Son olarak, bu denli yoğun Latince içerikli ve Latin kökenli bir dilden gelen eseri, Türkçeye bu kadar başarılı bir şekilde kazandıran Şadan Karadeniz'e özel bir teşekkür borçluyuz. Güzel çevirilere aç kaldığımız bu dönemde, böyle nitelikli çalışmaları okumanın verdiği zevk ekstra fazla.