A review by snanberber
Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi by Yuval Noah Harari, Poyzan Nur Taneli

5.0

[a:Yuval Noah Harari|395812|Yuval Noah Harari|https://images.gr-assets.com/authors/1546235045p2/395812.jpg], [b:Sapiens: Hayvanlardan Tanrılara - İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi|25248507|Sapiens Hayvanlardan Tanrılara - İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi|Yuval Noah Harari|https://i.gr-assets.com/images/S/compressed.photo.goodreads.com/books/1572201214l/25248507._SX50_.jpg|18962767] ile bugüne geliş hikayemizi, yaptığımız evrimsel ve ideolojik yolculuğu bize anlattıktan sonra, [b:Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi|33302939|Homo Deus Yarının Kısa Bir Tarihi|Yuval Noah Harari|https://i.gr-assets.com/images/S/compressed.photo.goodreads.com/books/1483734402l/33302939._SX50_.jpg|45087110]’nde geleceğimize kendi penceresinden bir bakış açısı sunuyor.

Kitabın ilk bölümünde Sapiens’e benzer hikayeler ve hatta yer yer aynı cümlelerle günümüze kadar bir bakış sunuyor. Bugün hüküm süren kuralların nasıl ortaya çıktığını, aşmamız gereken kalıplarımızı anlatıyor.

Geçmişten bugüne en büyük sorunlarımızdan biri olan açlığı hala yaşayan bölgeler olsa da, gelişmiş toplumlarda artık bu bir sorun olmaktan öte tam tersine obezite ile mücadele ediyoruz.

İkinci büyük sorunumuz olan hastalıkların inançla değil pozitif bilimle çaresini bulduk diyor. Bunu “Tanrı'nın aksine, antibiyotikler kendilerine iman etmeyenlere de fayda sağlar.” cümlesiyle özetlemiş. Artık modern tıbbın hedefi, hasta olanların ömrünü sağlıklı olanlarla eşitlemekten ziyade sağlıklı bireylerden süper insanlar yaratarak ölümsüz insanlar ve mucizevi yetenekler ortaya çıkarmak.

Üçüncü büyük sorunumuz, hastalıklara gerek kalmadan nüfusun büyük çoğunluğunu yok eden savaşlar. Savaşların sonunu ise atom bombası gibi örneklerde gördüğümüz üzere kendimizi yok etme pahasına savaşmanın bedelini görüp getirdik. Barış anlayışımızın değiştiğine ve tarihteki en uzun barış dönemini yaşadığımız savına katılsam da, savaştan hala yeterince uzak mıyız? Ortadoğu'ya bu kadar yakınken bundan pek emin değilim.

Artık tuzumuz kuru olduğuna göre daha güncel dertlerimiz var. İnsan bilincini nerede başladığını, bilinç var mıdır sorusunu cevaplamalıyız. Diğer hayvanlarla olan ilişkilerimizi iyi anlamalıyız. Yapay zeka ve süper insanlar ortaya çıktığında onların da biz sıradan insanlara benzer davranacağı düşüncesinde yazar. Burada vermiş olduğu otomobilin icadından sonra, atları nasıl hızlıca emekliye ayırdığımız örneği bence bize geleceğimizi müjdeler(!) nitelikte.

Hastalıklarla mücadele etmek için çabalarken içten içe ölüme meydan okumaya niyetliyiz. Bazılarımız bilinçli olarak bazılarımız da içgüdüsel bunu çoktan kanıksamış durumda. Artık hiç kimse yaşlılıktan ölmeyi eskisi gibi kabullenmiyor. Hep bir hastalık, bir sebep arayışı içerisindeyiz. Gelişen teknolojiler sağlığın gelişmesini sağlarken, günlük hayatımızı eskisi kadar etkilemeyen, belki de tek anlamı ölüm ve sonrası olan inançlarımız da iyice köşeye sıkışmış durumda. Burada yazarımız durumu “Yeni teknolojiler eski Tanrıları öldürüp yenilerini yaratır.” diyerek özetliyor.

Yeni tanrılar bulmak değil artık Homo Deus (Tanrı-İnsan) olma niyetindeyiz. Bu süreçte köhneleşmiş ideolojilerimizde artık yeterli değil yazara göre. II. Dünya Savaşı’ndan beri hüküm sürmekte olan liberalizm de artık anlamını kaybetmekte. Bireyin iç dünyası ve kişisel deneyimleri eskisi kadar değerli değil. Günlük hayatımıza baktığımızda bireysel farklılıklarımızı önemsiyoruz ancak bizim için değerli olan ne yaşadığımız değil artık neyi paylaştığımız. Diğer insanların bizi nasıl gördüğü. Yazarın bizlere anlattığı yeni bir din var karşımızda. Paylaşmamış isek, ağın bir parçası değilsek yok olmaya mahkumuz. Veri akışına dahil olmaya mecburuz.

“Liberalizm, sistem beni benden daha iyi tanıdığı gün çökecektir. Çoğu insanın kendini gerçekten tanımadığını düşününce, bu zannettiğiniz kadar zor olmayacaktır.” diyor yazar ve bunu da kararlarımızı vermemizi sağlayan anlatıcı (hikayeci) benliğimize ne kadar güvenebileceğimizi vurgulayarak söylüyor.

Kitabın her önermesine katılmasam da yaşadığımız gün ve bizi nelerin beklediği konusunda farkındalık yaratması, yeni soru işaretlerine yol açması ve bizi bunu düşünmeye sevk etmesinden dolayı kitabı çok faydalı buluyorum. Bazı önermeler ispat edilmeden başka bir önermenin sebebi haline gelebiliyor ve bu da o fikrin yanılma payını artırıyor bana göre. Ama ‘Tanrı’ haricinde kimden geleceği bilmesini bekleyebiliriz değil mi? Bence sizde en azından bir kere kendinize bu soruları sormalı, bu bakış açısını görmelisiniz.