Scan barcode
A review by caterinasforza
Albertine Kayıp by Marcel Proust
5.0
Öncelikle Roza Hakmen'e çeviri başarısı için hakkını vermek lazım sanırım. Sonrasında serinin sondan bir önceki kitabı diğerlerine göre en akıcı olanı diyebilirim.
Proust okurken hayatın çok hızlı aktığını düşünen hareketli ruh halim durgunlaşmıştır her zaman. Seride ilerledikçe anların farkına varmadığımız detaylarını yakalayabilmek öğrenme sürecimin en büyük artısı olmuştur.
Genelde seri okuması yapacaksam yazarın biosuna en son bakarım. Bu defa Albertine Kayıp'ı okurken merakıma yenilip Prout'un yaşamına göz attım. Kendisinin eşcinsel olduğunu okuduğumda oldukça şaşırdım. Beni en çok şaşırtan kendisi eşçinsel olan birinin, homofobiklik derecesine yakın bir eseri nasıl kaleme alabildiği oldu. Bu konuda kafam biraz karışık. Serinin son kitabını okuduktan sonra sakince düşünüp iç dünyamı netleştirdikten sonra uzun uzun yazarım sanıyorum.
Bu kitapla artık iyice tanıdığımız karakterlere biraz daha yaklaşıyoruz. Her zamanki gibi satır aralarında Proust'un o kendine has üslübuyla yaptığı keyifli tespitleri yakalamak mümkün. Albertine'in kayıp(!) olması sonucu iç dünyasını yansıttığı satırlarda hastalıklı duyguları dışarıdan izlemek psikolojik anlamda ilginç bir deneyimdi.
Yazarlığına dair gelişmelerin olduğu bölümden sonrasıysa çok şaşırtıcıydı. Son kitap bakalım neler anlatacak.
Bu incelemeleri sadece kendim için,, yıllar sonra geri dönüp baktığımda neler hissetmişim anımsamak amacıyla yazıyorum. Edebiyat allamesi değilim. Bu yüzden olur da altına vay sen üstad hakkında naıl böyle yazarsın diyecek olan çıkarsa diye şimdiden uyarmış olayım. Sabahattin Ali'd yaşadığım linci bir kere daha görmem durumunda pek kibar davranmayabilirim böyle biline. Birbirimizin fikirlerine ve görüşlerine tahammül edemiyorsak buranın diğer sosyal ağlardan ne farkı kalır?!
Proust okurken hayatın çok hızlı aktığını düşünen hareketli ruh halim durgunlaşmıştır her zaman. Seride ilerledikçe anların farkına varmadığımız detaylarını yakalayabilmek öğrenme sürecimin en büyük artısı olmuştur.
Genelde seri okuması yapacaksam yazarın biosuna en son bakarım. Bu defa Albertine Kayıp'ı okurken merakıma yenilip Prout'un yaşamına göz attım. Kendisinin eşcinsel olduğunu okuduğumda oldukça şaşırdım. Beni en çok şaşırtan kendisi eşçinsel olan birinin, homofobiklik derecesine yakın bir eseri nasıl kaleme alabildiği oldu. Bu konuda kafam biraz karışık. Serinin son kitabını okuduktan sonra sakince düşünüp iç dünyamı netleştirdikten sonra uzun uzun yazarım sanıyorum.
Bu kitapla artık iyice tanıdığımız karakterlere biraz daha yaklaşıyoruz. Her zamanki gibi satır aralarında Proust'un o kendine has üslübuyla yaptığı keyifli tespitleri yakalamak mümkün. Albertine'in kayıp(!) olması sonucu iç dünyasını yansıttığı satırlarda hastalıklı duyguları dışarıdan izlemek psikolojik anlamda ilginç bir deneyimdi.
Yazarlığına dair gelişmelerin olduğu bölümden sonrasıysa çok şaşırtıcıydı. Son kitap bakalım neler anlatacak.
Bu incelemeleri sadece kendim için,, yıllar sonra geri dönüp baktığımda neler hissetmişim anımsamak amacıyla yazıyorum. Edebiyat allamesi değilim. Bu yüzden olur da altına vay sen üstad hakkında naıl böyle yazarsın diyecek olan çıkarsa diye şimdiden uyarmış olayım. Sabahattin Ali'd yaşadığım linci bir kere daha görmem durumunda pek kibar davranmayabilirim böyle biline. Birbirimizin fikirlerine ve görüşlerine tahammül edemiyorsak buranın diğer sosyal ağlardan ne farkı kalır?!