A review by merixien
Bu Şehrin Mutfaklarında Bıçak Yok by Khaled Khalifa, Halid Halife, خالد خليفة

4.0

“... olup bitenleri kiler küfüne benzetiyordu; oluşan küf önce harika bir resim çiziyor, sonra yayılıp havayı kaplıyor, ses tellerini tahrip edip gırtlağı sıkıştırıyordu. “

Yazarın, kıymetlisi Halep ile vedalaşması gibi bir kitap. Aşık olunası bir güzelliğin, değişimi-dönüşümü-çöküşü ve bu çöküşün müsebbiplerinin gerçek yüzleri -iktidar- üzerine.

Suriye’nin 63 yılında yaşadığı ve 8 Mart Devrimi olarak bilinen, Baas Partisi ve Esad ailesinin ülke yönetimini ele almasıyla yaşanan çöküş sürecini; evin babasının Amerikalı bir arkeolog ile Amerika’ya firarının ardından dağılma yaşayan bir aile hikayesinin akışında anlatıyor. Baskıcı, tek tipleştirici ve dışlayıcı yönetimin altında “öteki” olarak kendilerini bulmaya çalışırken insanların nasıl kaybolduğunu, farklı uçlara savrulup hiçbir yerde kabul görememeyi çok açık anlatıyor. Öyle ki insanların nasıl tarikat-radikal oluşumlara tutundukları, kendilerini-ailelerini red noktasına gelmelerini ya da nasıl muhbir olduklarını anlayabilir hale geliyorsunuz. Bunları daha çok kişiler üzerinden anlatmış olsa da, geniş çerçevede Baas Partisi’nin muhaliflerine uyguladığı psikolojik ve fiziksel şiddet, sürgün, şantaj, kontrolsüz ve adaletsiz militarist güç ve karşı cephede Müslüman Kardeşler hareketinin oluşumu -Hama - ve 2011’de başlayan iç savaşla sonuçlanan süreci gözlerinizin önüne seriliyor. Böyle karanlık bir ülkede eşcinsel olmanın, kadın olmanın, cinselliğin, aşkın, kardeşliğin ve aile olmanın ne demek olduğunu da öğreniyorsunuz.

Psikolojik olarak yıkıcı, umut tüketen ve bir toplumun kısa bir sürede ne seviyede bir dönüşüm yaşayabileceğini görmenin şokuyla insanı sarsan bir okuma. Kitapta çok yoğun bir diyalog yok ve zamanlar arasında çok hızlı bir geçiş yaşanıyor, bu da bazen kitaptan kopup, bir iki satır geriye dönüp yeniden okumanızı gerektirebiliyor. Suriye’nin yakın tarihine biraz yakından bakmak isterseniz mutlaka okuyun.

“... otuz yıl sevdiğimiz birisini unutmaya yetmezdi. İşte ondan sonra unutmanın, bir yerlerde gizli kalmış küçük ayrıntıları yeniden resmetmek olduğunu anladım. Ama işte bunlar sanrılarımız olduğunu kabul etmediğimiz, bize gerçek gelen ayrıntılardı eninde sonunda.”