A review by sarihelikopter
Bozkır by Téa Obreht

4.0

Okumaya başladığımda gideceği yer hakkında en ufak fikrim olmayan bir kitaptı. Normalde ön araştırma yaparım, özellikle tanışmadığım bir yazarsa, ama bu sefer Siren'e güvendim ve açıkçası kapağına da vuruldum biraz.

İki eksenden gideceğini anlayınca kitabın, ister istemez bu hikayelerin bağlanacağını zaten düşünüyoruz. Bağlanma şekli nasıl olabilir ki acaba derken, Google'a yazar ve kitabın adını yazmamla, kitabın üstüne kurulu olduğu Amerika tarihinin içine dalmış buldum kendimi -ki hiç sevmem.

Amerika'ya, batı keşifleri sırasında uzun mesafeler katetmek için getirilen develerden başlıyormuş gerçeklik. Develerin sayısı, keşif görevini yürüten kişi ve ekipteki birkaç kişi tamamen gerçek kişilermiş mesela. Yazar Beale'nin keşif sırasında tuttuğu günlükleri bence titizlikle okumuş, bugün route 66nın parçası olan yerleri ziyaret etmiş, vs. Yani çok derin bir araştırma yapmış ki bu beni etkilemek için başlı başına yeterli.

Bir diğer önemli şey, klasik frontier romantik anlatılarının (hem yerli romantizasyonu hem yerleşmeci romantizasyonu) çok dışında bir hikaye kurmuş olması. 1890larda, çölün orta yerinde, kovboylar arasında iki kadın nasıl yaşar sorusunu hem çok güzel sormuş, bence hem de çok güzel kurgulamış. Nora, Desma ve Josie ve yanlarında küçük Toby ile çölün ortasında (bozkırın değil) yaşamaya çalışan kişileri hem yakından tanıdım hem çok sevdim.

Lurie ve Burke'ün hikayesinin insan - insan dışı dostluğu ekseninde okunabilecek şekile kurulmasından da inanılmaz keyif aldım.

Benim açımdan, baz aldığı gerçekliğin ortasına kurgu yerleştirmede gerçekten başarılı bir iş çıkarmış Obreht. Tek bir eleştirim var, nedenini asla anlayamadığım bir şekilde kendini çok yavaş okutan bir metin olmuş. Çok ilginç bir yerde olmasına rağmen durağanlaşabiliyor, sıkıcılaşabiliyor yer yer, o kadar ki kendimi zorladığımı hissettiğim sayfalar oldu. Bunun yanında harika bölümleri de var (Nora ve Harlan kısımları mesela). Galiba iki hikayenin bağlanması biraz gecikmiş. Oraya bir türlü gelememek de insanı ister istemez düşürüyor.

Son bir önemli bir eleştirim daha var: hepimizin çok sevdiği çevirmen Roza Hakmen'e maalesef o da. İsmi Inland olan ve çölde geçen bir kitabı ben asla "Bozkır" diye çevirmezdim çünkü ikisi bambaşka şeyler. Fakir Baykurt bozkır anlatılarıyla ortak bir tek susuzluk teması çıkar ama onun dışında tamamen başka coğrafyalar, başka ekosistemler. Arizona'ya bozkır dendiğini görünce bi ufak sinirlendim açıkçası. Metin içinde de işaretlediğim, "bu ne demek acaba" dediğim yerler oldu ama onlar muhtemelen benim bilgisizliğimdendir.