Take a photo of a barcode or cover
shiprim 's review for:
Görünmez Canavarlar
by Chuck Palahniuk
Çene kemiğinizin yerinde olmadığını düşünün. Yani yüzünüzün neredeyse yarısı. Boğazınızdan itibaren kocaman bir delik var, diliniz gırtlağınızın hemen dibinden boynunuza doğru sallanıyor. Ömrünüzün geri kalan kısmını bebek maması yiyerek geçirmek zorundasınız. Ağzınızdan çıkan en net cümle ise "Fsdkls sldkfj kjkd." Tüm bunların yanında, vücudunuzun diğer tüm kısımlarının ise tamamen kusursuz olduğu tezatını düşleyin, bu kadar sefaletin yanına biraz da ameliyat ekleyin.
Chuck Palahniuk‘un 1999′dan sonra yazdığı 3. romanı, Fight Club kadar ses getirmemiş belki ama en az onun kadar çarpıcı, onun kadar düşündürücü. Palahniuk kelimelere yine tüketimden girip kan ve kemik parçalarıyla çıkıyor ama bu kez bir şeyler daha katıyor işin içine, cinsel kimlikler ve bunalımları. Zaten asıl çarpıcı kısım orada başlıyor.
Kurgusal bakımdan kesinlikle çok zorlayıcı, o kadar çok ve karışık parçalar ve paragraflar var ki, bölüm bölüm film çeken Quentin Tarantino’ya bile fazla gelebilir. Bu durum okumayı biraz zorlaştırsa da, bilhassa ortadan itibaren okurda karşı konulamaz bir sona varma isteği oluşuyor. Kitap klasik bir kurgu anlayışından, şişelerce valium kadar uzak.
Yazarın insan yaşayışıyla ilgili bu tümevarımı sırasında tabii ki yine birçok harika tespitle karşılaşıyoruz. Bunların belki de en güzeli, tüm bu romanı ve hatta hayatı özetleyebilecek kadar net:
"Nefret edecek kimse bulamadığımız zaman, kendimizden nefret ediyoruz."
Chuck Palahniuk‘un 1999′dan sonra yazdığı 3. romanı, Fight Club kadar ses getirmemiş belki ama en az onun kadar çarpıcı, onun kadar düşündürücü. Palahniuk kelimelere yine tüketimden girip kan ve kemik parçalarıyla çıkıyor ama bu kez bir şeyler daha katıyor işin içine, cinsel kimlikler ve bunalımları. Zaten asıl çarpıcı kısım orada başlıyor.
Kurgusal bakımdan kesinlikle çok zorlayıcı, o kadar çok ve karışık parçalar ve paragraflar var ki, bölüm bölüm film çeken Quentin Tarantino’ya bile fazla gelebilir. Bu durum okumayı biraz zorlaştırsa da, bilhassa ortadan itibaren okurda karşı konulamaz bir sona varma isteği oluşuyor. Kitap klasik bir kurgu anlayışından, şişelerce valium kadar uzak.
Yazarın insan yaşayışıyla ilgili bu tümevarımı sırasında tabii ki yine birçok harika tespitle karşılaşıyoruz. Bunların belki de en güzeli, tüm bu romanı ve hatta hayatı özetleyebilecek kadar net:
"Nefret edecek kimse bulamadığımız zaman, kendimizden nefret ediyoruz."