Take a photo of a barcode or cover
symx 's review for:
Lord of Light
by Roger Zelazny
Işık Tanrısı'na başlamamın sebebi, KIRKİKİ (Bilim-Kurgu Klasikleri Okuma Grubu)'nun her ay içerisinde ortak okumaya aldığı kitaplardan en sonuncusu olmasıydı (ki şimdi okuduğum Sürgün Gezegeni o ünvanı aldı.). Her ne kadar grubun hızına yetişemesem de bu kitabı elime alıp okumamı sağladıkları için teşekkür ederim. Tabii onların benim bu çabalarımdan daha haberleri yok ama ileride belli başlı adımlar atacağım! Ve sevgili Işık Tanrısı'nın kelimelerime ışık vurmasını dileyerek kitap hakkındaki düşüncelerime başlıyorum.
Bu kitaba başladığım ve yaklaşık 20-25. sayfaya ulaştığım zaman, "yine bilmediğim yerden vurdu ya..." moduna girerek okumaya başladım. Eskisi kadar araştırmacı ruhum olsaydı 25. sayfada kitabı dondurup Hinduizm ve Budizm mitlojisi hakkındaki bütün bilgileri kütüphanelerden, Google'dan ve bu mitolojiyle ilgili tartışmalardan edinip kitabı okumaya devam ederdim. Faust kitabında buna benzer sıkıntıyı yaşadığım ve acısı hâlâ taze olduğu için, Işık Tanrısı'na devam edip etmemekte çok bocaladım. Velakin Yüzüklerin Efendisi'ndeki Sam gibi kendime çizdiğim o çizgiyi aşarmayı başardım ve Işık Tanrısı'ndaki Sam'in öyküsünü okumaya başladım.
Bu çizgiyi aştıktan sonra ise başıma gelenler şöyleydi genel olarak: Kitaptaki son iki bölüm hariç geri kalan her bölümde, o bölümün kendisini okumaya başlarken zaman o kadar yavaşlamıştı ki kitabı okuma hızım filmlerdeki ağır çekimde hareket etmeye denk gelir. O kadar ağırdı ki sürüne sürüne ilerledim. Çok zorladım, çok yırtındım ve sayfaları her çevirişimde o bölümün evreni beni giderek sardı. O evrenin içinde kendi hissettiğim anda ise zincirlerimden kopup sprint atmaya başlamış gibiydim. Bu son iki bölüm hariç, her bölümde başıma geldi ve asıl ilginç olan kitabı okuma süreciminde aynı şekilde geçmesi. İlk 220 sayfayı okumam herhalde 2 haftayı bulmuşken son 120 sayfa 3 günde bitti. Yani bu kitap sizden gerçekten bir şeyler istiyor ve onun isteklerini yerine getirirseniz size ödülünüde sunuyor!
Bu evrende tanıştığım karakterler ise çok zengin. Sam'in ve onun bütün adlarının yaşadığı hikayeyi dinleyerek ilerliyoruz kitapta ve her hikayede benim Sam'e olan bağlılığım giderek artıyordu. Yama'yı ilk başlarda çok soğuk bulsam da birdenbire okuduğum kitaplar arasındaki derinliği en yüksek olan bir karaktere dönüşüverdi. Taraka'yı iblislerin başı olarak belleyip kötü adam olarak görürken onun zarar görmesinden endişelendim! Kali'nin motivasyonunu takip ederken onun kadınsal içgüdülerinin ne kadar doğal bir şekilde ilerlediğini ve güce olan tutkusunun kendisini nasıl sardığını gözlemledim. Kubera'nın bilginliğiyle ve soğukkanlılığıyla hayran bırakması, Ratri'nin Gece Tanrıçasına yakışır şekildeki verdiği tüyler ürperten, soğuk hali kadar onun bakış açısını kavradıkça bir o kadar samimi bir yapıya sahip bir karakter olduğunu göstermesi, Tak'ın bulunduğu yeni bedeni özümseyip onun avantajlarını kullanarak kendi zekasıyla göründüğünden çok daha iyi olduğunu kanıtlaması, Shiva'nın bu evrene etkisi, Agni'nin keskin korkutuculuğu ve bunun gibi karakterler hakkındaki türlü türlü detaylar bu kitabın en önemli avantajlarından birisi.
Bilimkurgu açısından yaratılan evrenin çok yaratıcı ve ideolojik olduğunu söyleyebilirim. Nitekim bu kitabın bilimkurgudan ziyade fantaziye kaydığını belirtmem gerekiyor. Bazı sahneler öyle epik anlatılmış ki yer yer anime seyrettiğimi hissettim. Onların çarpışması o kadar gerçekçi geldi ki sanki gözümün önünde olup bitiyormuş gibi heyecanla okudum her kelimeyi. Bütün bunların hepsini birleştirip pekiştirdiğimde kitabın sonu için beklentim had safaya ulaşmış oldu ve kitabın sonunda bir parça hayal kırıklığına uğramış olduğumu ne yazık ki söylemem gerekiyor.
Yaratılan bu evrende, evrenin yerlilerinin nasıl bir yaşam sürdüğüne dair bir fikrimiz yok. Evrenin içindeki tanrıların Suretlerini ve Vasıflarını açıklayacak detaylara ulaşamıyoruz. Budizm'in etkisi giderek artarken Hinduizm'in neden güçlü olduğu konusunda Brahma, Vishnu ve Shiva'dan oluşan Trimurti'nin analizleri yeterince aktarılamamış. Kolonizleşme nasıl başarıya ulaşmış, yaratılan makinelerin sağladığı gücün yerliler üzerinde nasıl etkiler yarattığı gibi birçok soru bende yanıtsız kaldı.
Nitekim bu kitabın kesinlikle ikinci kez okunması gerektiğine inanıyorum çünkü söylediğim bütün bu negatif düşüncelerin cevapları belki de kitabın ardında saklanan gerçeklerde gizleniyordu ve ben keşfedemedim. Belki Hint mitolojisine biraz daha hakim olabilseydim neyin nasıl olduğunun idrakına daha çabuk ulaşabilecektim. Bütün bunlardan ötürü şu an için bir şaheser olarak göremesem de bu kitabın okuduğum en özel romanlardan birisi olduğunu düşünüyorum. Çünkü içimizde bir avuç ışık varsa o ışık karanlıkta kalan diğer herkesle paylaşılmaya değerdir.
Bu kitaba başladığım ve yaklaşık 20-25. sayfaya ulaştığım zaman, "yine bilmediğim yerden vurdu ya..." moduna girerek okumaya başladım. Eskisi kadar araştırmacı ruhum olsaydı 25. sayfada kitabı dondurup Hinduizm ve Budizm mitlojisi hakkındaki bütün bilgileri kütüphanelerden, Google'dan ve bu mitolojiyle ilgili tartışmalardan edinip kitabı okumaya devam ederdim. Faust kitabında buna benzer sıkıntıyı yaşadığım ve acısı hâlâ taze olduğu için, Işık Tanrısı'na devam edip etmemekte çok bocaladım. Velakin Yüzüklerin Efendisi'ndeki Sam gibi kendime çizdiğim o çizgiyi aşarmayı başardım ve Işık Tanrısı'ndaki Sam'in öyküsünü okumaya başladım.
Bu çizgiyi aştıktan sonra ise başıma gelenler şöyleydi genel olarak: Kitaptaki son iki bölüm hariç geri kalan her bölümde, o bölümün kendisini okumaya başlarken zaman o kadar yavaşlamıştı ki kitabı okuma hızım filmlerdeki ağır çekimde hareket etmeye denk gelir. O kadar ağırdı ki sürüne sürüne ilerledim. Çok zorladım, çok yırtındım ve sayfaları her çevirişimde o bölümün evreni beni giderek sardı. O evrenin içinde kendi hissettiğim anda ise zincirlerimden kopup sprint atmaya başlamış gibiydim. Bu son iki bölüm hariç, her bölümde başıma geldi ve asıl ilginç olan kitabı okuma süreciminde aynı şekilde geçmesi. İlk 220 sayfayı okumam herhalde 2 haftayı bulmuşken son 120 sayfa 3 günde bitti. Yani bu kitap sizden gerçekten bir şeyler istiyor ve onun isteklerini yerine getirirseniz size ödülünüde sunuyor!
Bu evrende tanıştığım karakterler ise çok zengin. Sam'in ve onun bütün adlarının yaşadığı hikayeyi dinleyerek ilerliyoruz kitapta ve her hikayede benim Sam'e olan bağlılığım giderek artıyordu. Yama'yı ilk başlarda çok soğuk bulsam da birdenbire okuduğum kitaplar arasındaki derinliği en yüksek olan bir karaktere dönüşüverdi. Taraka'yı iblislerin başı olarak belleyip kötü adam olarak görürken onun zarar görmesinden endişelendim! Kali'nin motivasyonunu takip ederken onun kadınsal içgüdülerinin ne kadar doğal bir şekilde ilerlediğini ve güce olan tutkusunun kendisini nasıl sardığını gözlemledim. Kubera'nın bilginliğiyle ve soğukkanlılığıyla hayran bırakması, Ratri'nin Gece Tanrıçasına yakışır şekildeki verdiği tüyler ürperten, soğuk hali kadar onun bakış açısını kavradıkça bir o kadar samimi bir yapıya sahip bir karakter olduğunu göstermesi, Tak'ın bulunduğu yeni bedeni özümseyip onun avantajlarını kullanarak kendi zekasıyla göründüğünden çok daha iyi olduğunu kanıtlaması, Shiva'nın bu evrene etkisi, Agni'nin keskin korkutuculuğu ve bunun gibi karakterler hakkındaki türlü türlü detaylar bu kitabın en önemli avantajlarından birisi.
Bilimkurgu açısından yaratılan evrenin çok yaratıcı ve ideolojik olduğunu söyleyebilirim. Nitekim bu kitabın bilimkurgudan ziyade fantaziye kaydığını belirtmem gerekiyor. Bazı sahneler öyle epik anlatılmış ki yer yer anime seyrettiğimi hissettim. Onların çarpışması o kadar gerçekçi geldi ki sanki gözümün önünde olup bitiyormuş gibi heyecanla okudum her kelimeyi. Bütün bunların hepsini birleştirip pekiştirdiğimde kitabın sonu için beklentim had safaya ulaşmış oldu ve kitabın sonunda bir parça hayal kırıklığına uğramış olduğumu ne yazık ki söylemem gerekiyor.
Yaratılan bu evrende, evrenin yerlilerinin nasıl bir yaşam sürdüğüne dair bir fikrimiz yok. Evrenin içindeki tanrıların Suretlerini ve Vasıflarını açıklayacak detaylara ulaşamıyoruz. Budizm'in etkisi giderek artarken Hinduizm'in neden güçlü olduğu konusunda Brahma, Vishnu ve Shiva'dan oluşan Trimurti'nin analizleri yeterince aktarılamamış. Kolonizleşme nasıl başarıya ulaşmış, yaratılan makinelerin sağladığı gücün yerliler üzerinde nasıl etkiler yarattığı gibi birçok soru bende yanıtsız kaldı.
Nitekim bu kitabın kesinlikle ikinci kez okunması gerektiğine inanıyorum çünkü söylediğim bütün bu negatif düşüncelerin cevapları belki de kitabın ardında saklanan gerçeklerde gizleniyordu ve ben keşfedemedim. Belki Hint mitolojisine biraz daha hakim olabilseydim neyin nasıl olduğunun idrakına daha çabuk ulaşabilecektim. Bütün bunlardan ötürü şu an için bir şaheser olarak göremesem de bu kitabın okuduğum en özel romanlardan birisi olduğunu düşünüyorum. Çünkü içimizde bir avuç ışık varsa o ışık karanlıkta kalan diğer herkesle paylaşılmaya değerdir.