You need to sign in or sign up before continuing.
Take a photo of a barcode or cover
sarihelikopter 's review for:
Kayıp Çocuk Arşivi
by Seda Ersavcı, Valeria Luiselli
Geçen yılın en çok beğenilenleri listelerinde sürekli gördüğüm, alıp kitaplığa koyduğum ama bir türlü elimin okumaya gitmediği bir kitaptı. Başlıca kaygılarım kitap arkası tanıtım yazısından geliyordu. "Unconventional" meslekleri olan ve yine aynı şekilde bir araya gelmiş bir ailenin anlatıyı oluşturduğunu gördüğümde bunun havalı ve değişik bir şeyler yazma çabasıyla çok kötü yazılabileceğini düşünmüştüm. Mülteci çocuklar üzerinden devam eden diğer kolun da yazarın da konuyla yakından ilgisi ve çalışmaları sebebiyle didaktik bir yerden ele alınacağından, hatta belki de popülist bir metne dönüşmemesinin imkansız olduğundan emin gibiydim.
Fakat bu düşündüklerimde TAMAMEN haksız çıkmış olmaktan son derece mutluyum. Son derece ilginç konukarı (ses peyzajları, radyo belgeselciliği vd.) ilginç olma çabasından tamamen uzak, mütevazi, naif ve özgün bir şekilde metinle birleştirmeyi çok iyi başarmış Luiselli. Shakespeare and Company'ye konuk olduğu bir podcast var Spotify'da, orada mültecilik konusunun tam merkezinde olduğu için kendini roman dışına çıkarıp, yazar mesafesini koyamadığını söylese de bence tam tersi olmuş. Romandaki anne ve babanın bir nevi öze dönüş hikayesi olan yolculuklarını Luiselli de yapmış aynı zamanda ama romandaki yolculuğu kendi yolculuğundan çok başarılı bir şekilde ayırmış.
Beni son zamanlarda bu kadar derinden hüzünlendiren bir kitap olmamıştı diyebilirim, ki bundan hemen önce Tatar Çölü'nü okumuştum. Annenin kendinden uzaklaşan kocasını, aslında dağılmakta olan ailesini, çok mutlu hissettiği bir evliliğin elinden kayıp gidişini izleyişi bana tam anlamıyla "çok dokundu". Elvis Presley temalı oteldeki günlüğünde mutsuzluğun yavaş yavaş nasıl yerleştiğini anlattığı yerde ağlamak istediğimi itiraf etmeliyim. Ailesi elinden kayıp gidişinden, aradığı çocuklar için yaptıklarından ve yapamadıklarından (burası polisiyemsi olur diye de boş bir endişem vardı), arabada geçirdikleri saatlerden, çocuklarına karşı hissettiklerinin hepsinden çok etkilendim. Baba çok küçük bir yer kaplasa da bu hikayede, onun arayışıyla da bağ kurabildim aslında.
Tek bir eleştirim olabilir: ağıtlar kısımlarında korktuğum didaktikliğin hafiften sızmış olduğunu hissettim hafiften ama bu kadar başarılı bir işin üzerine yazarın bunu hak ettiğini düşünüp üzerinde çok durmadım.
Fakat bu düşündüklerimde TAMAMEN haksız çıkmış olmaktan son derece mutluyum. Son derece ilginç konukarı (ses peyzajları, radyo belgeselciliği vd.) ilginç olma çabasından tamamen uzak, mütevazi, naif ve özgün bir şekilde metinle birleştirmeyi çok iyi başarmış Luiselli. Shakespeare and Company'ye konuk olduğu bir podcast var Spotify'da, orada mültecilik konusunun tam merkezinde olduğu için kendini roman dışına çıkarıp, yazar mesafesini koyamadığını söylese de bence tam tersi olmuş. Romandaki anne ve babanın bir nevi öze dönüş hikayesi olan yolculuklarını Luiselli de yapmış aynı zamanda ama romandaki yolculuğu kendi yolculuğundan çok başarılı bir şekilde ayırmış.
Beni son zamanlarda bu kadar derinden hüzünlendiren bir kitap olmamıştı diyebilirim, ki bundan hemen önce Tatar Çölü'nü okumuştum. Annenin kendinden uzaklaşan kocasını, aslında dağılmakta olan ailesini, çok mutlu hissettiği bir evliliğin elinden kayıp gidişini izleyişi bana tam anlamıyla "çok dokundu". Elvis Presley temalı oteldeki günlüğünde mutsuzluğun yavaş yavaş nasıl yerleştiğini anlattığı yerde ağlamak istediğimi itiraf etmeliyim. Ailesi elinden kayıp gidişinden, aradığı çocuklar için yaptıklarından ve yapamadıklarından (burası polisiyemsi olur diye de boş bir endişem vardı), arabada geçirdikleri saatlerden, çocuklarına karşı hissettiklerinin hepsinden çok etkilendim. Baba çok küçük bir yer kaplasa da bu hikayede, onun arayışıyla da bağ kurabildim aslında.
Tek bir eleştirim olabilir: ağıtlar kısımlarında korktuğum didaktikliğin hafiften sızmış olduğunu hissettim hafiften ama bu kadar başarılı bir işin üzerine yazarın bunu hak ettiğini düşünüp üzerinde çok durmadım.