A review by goddessorcat
Doktor Faustus by Thomas Mann

3.0

ben galiba klasik kitaplardan anlamıyorum. bitirdiğimde bu kitabı neden 2019'dan beri okuyup okuyup bitiremediğimi anladım.

Serenus Zeitblom'un 740 sayfalık iç bayan kelime kusma süreci kitabın olması gereken şey dışında her şey. En yakın arkadaşına aşıkmışçasına tapan anlatıcı, kitap boyunca arkadaşına uygun görmediği her kadının özenle namusunu sorgulama, dış görünüşünü yargılama ve hakkında tatsız izlenimlerini açıkça yazma özgüveni ile beni kitabı bitirmekten neredeyse vazgeçiriyordu.

Anlatıcı, anlatması gereken arkadaşının hayatının hikayesi iken, klasik müzik tekniği hakkında 30 sayfa boyunca kendi kendine konuşuyor, 15-20 sayfalık Almanya'nın o zamanki durumu ve Almanlık duygusu hakkındaki fikirlerini SORMADIĞIMIZ HALDE bize anlatmaya kararlı. Kesinlikle arka plandaki dünyayı bize daha iyi kavratma konusunda bir endişesi olduğundan değil, beyefendi arkadaşının biyografisinde siyaset tartışmak istediği için. Bazen kendi hayatına dair anlar anlatıyor, bazen de öylesine üzücü şeyler söylüyor ki (Serenus aman tanrım sosyal hayatıma her şeyimi vermek yerine işime ve aileme de vakit ayırmam beklendiği için yorgunluktan kilo veriyorum Zeitblom)

750 sayfalık kocaman bir mansplaining okumuş gibiyim. Alakasız olaylara ayrılan koca koca bölümler, Almanlık hakkında ne düşündüğüne dair koca koca monologlar, başkalarına sinirlenip bu siniri atmak için başka hiçbir şansı yokmuşçasına araya sokuşturduğu alakasız şeyler. Adrian'ın etrafında onunla samimi olan insanları kıskanması.

çevirmenin karakterlerin ne kadar entelektüelim yarışına katılıp kelimeleri saçma sapan şekillerde çevirip metnin okunuşunu zorlaştırması. Thomas Mann'ın kitaptan ömrünün eseri diye bahsetme audacity'si. kitabın 400. sayfasının civarlarından şak diye 200-300 sayfa çıkarabilirsiniz ve olay örgüsünden kaybettiğiniz hiçbir şey olmaz.

en rahatsız edici bulduğum karakter, anlatıcının ta kendisiydi; galiba iç sesini duymaktan kurtulamadığımız için bir yerden sonra yeter be adam diye bağırma isteği duymaya başladım. kalan her karakter Serenus Zeitblom'dan daha tercih edilebilir daha düzgün insanlardı. herkesi gerekli gereksiz yargılaması, koskoca adamı manchild'a dönüştürüp kendisine mahkum etme isteği içimi gıcıklandırdı. kitabın sonunda kocaman bir "ben aslında Adrian Leverkühn'e aşığım" cümlesi yakışırdı bu kadar hastalıklı koruma düşüncesinden sonra.

yazar beyefendiye ne diyebilirim bilmiyorum, tüm entelektüel birikimini sergilemek için 740 sayfalık bir word vomit vermiş elimize, gereksiz monologlarla, ahlak bekçiliğiyle, konudan sapıp bunu düzeltememeyle, dünyanın en az tahammül edilesi anlatıcısını yaratıp kitabın bir ANLATICININ GÖZÜNDEN YAZILDIĞINI GÖZÜMÜZE SOKA SOKA kitabı zor bitirmiş olsa gerek. başka bir kitap yazmak istememesini anlıyorum. yapabileceği tüm üzücü hareketleri yapıp yayımlattıktan sonra başka bir şey yazmaya benim de yüzüm olmazdı.

kitabın asıl sahip olduğu iddia edilen temadan 740 sayfada toplam 60-70 sayfa bahsedildiğini de söylemeden geçmek istemem.

okurken geçen gençliğime yazık. daha düşük veremiyorum çünkü harcadığım 2 yıla saygım var. iyi dayanmışım.