A review by bfmermer
Biz Boğulanlar by Carsten Jensen

5.0

Denize kıyısı olan bir şehirde büyümedim. Çocukken tatillerde de plaja gitmeyince benim için hep uzak, anlamsız bir su yığını oldu deniz. Okul için İstanbul'a gittiğimde Beşiktaş'tan boğaza bakıp bu muymuş dediğimi hatırlıyorum, insanların ölüp bittiği deniz bu muydu yani. Gelgelelim Biz Boğulanlar benim hayal dahi edemeyeceğim bir yerde, denizin yalnızca hayatın bir parçası değil aynı zamanda ekmek teknesi de olduğu bir Danimarka kasabası olan Marstal'da geçiyor. Hatta romanın en önemli iki başkarakterini söyle deseniz biri deniz, diğeri de Marstal derim.

Hikaye Marstal'da, 19. yüzyılın ortalarında başlıyor. Üç çocuk babası Laurids Madsen ile denize açılıyoruz. Ancak uzun süre eşlik edemiyoruz Madsen'e, Danimarka-Almanya savaşının kargaşası içinde kaybediyoruz onu. Marstal'dan ayrılıp geri dönemeyen yüzlerce denizciden biri oluyor. Ardından oğlu Albert'ın peşine takılıyoruz, bu sefer Laurids'i bulma amacıyla. Hikaye sadece denizlerde geçmiyor tabi. Marstal'da da sıklıkla vakit geçiriyoruz. Denize açılan kocası ne zaman dönecek, hatta dönecek mi bilmeyen kadınları, üç beş senede bir gördüğü babasına bir yabancıymış gibi bakan çocukları görüyoruz orada. Deniz Marstal için hem nimet hem de lanet. Hikayenin son kısmı bunu iyice açık ediyor bize, çünkü bunca sene çektiklerinden sorumlu tuttuğu denize savaş açan bir kadın var bu kısımda. Albert'ın mirasını devralıp tüm varlığını denizle mücadele etmek için kullanan, ancak aynı zamanda oğlu Knud Erik'i denize kaptıran Klara Friis. Knud Erik de üçüncü nesli temsil ediyor. 2. Dünya Savaşı yıllarında Erik'le beraber hayatta kalmaya çalışıyoruz, savaşı bütün dehşetiyle yaşıyoruz biz de. Ve her şey tekrar Marstal'a bağlanıyor, onlarca sene süren yüzlerce küçük hikaye başladığı yerde bitiyor.

Kitap sıklıkla birinci çoğul şahsın ağzından, "biz" diyerek anlatılıyor. Bazen karakterlerin bakış açısına geçtiğimiz de oluyor ama bu geçişler çok doğal, anlatımın güzelliği içinde göze batmıyor asla. Bu kadar hacimli bir kitap için en büyük çekincem bir noktadan sonra sıkılacağım olur ama Biz Boğulanlar'da böyle bir şey olmadı. Gerçi ikinci bölümde hikayenin temposu biraz düştü, fakat Jensen'in karakterlerin iç dünyasını, çelişkilerini anlatmaktaki başarısı bu sayfaları da keyifle okunur hale getirmiş.

Nur Beier'in çevirisi ve düştüğü çevirmen notları harika. Editörlük de fena değil ancak birkaç dipnotta sayfa numarası verilmeden önceki dipnotların işaret edilmesi çok anlamsız olmuş, o dipnotun hangi sayfada olduğunu nereden bileceğiz ki.

Büyülü gerçekçiliğe neredeyse hiç dokunmasa da Yüzyıllık Yalnızlık'ı andıran, destansı bir roman Biz Boğulanlar. Çok sevdim, hatta Sessiz Ev'le beraber 2021'de şu ana dek okuduğum en iyi kitap diyebilirim.