Reviews

Nina Simone's Gum by Warren Ellis

grantkramer's review

Go to review page

emotional hopeful lighthearted reflective slow-paced

3.5

alicehaddy's review

Go to review page

5.0

Excellent!

caty_murray's review against another edition

Go to review page

funny hopeful informative lighthearted fast-paced

4.0

tagenmumey's review

Go to review page

emotional funny hopeful inspiring reflective fast-paced

5.0

misskrechel's review

Go to review page

emotional inspiring reflective fast-paced

5.0

tonythep's review

Go to review page

5.0

I love everything about this! It’s really a story about connections. The power and imagination we imbue objects and ideas with, yes, but ultimately human connection.

bfmermer's review against another edition

Go to review page

4.0

Warren Ellis'i (Bad Seeds'ten dolayı) çok severim ama ne yalan söyleyeyim bu kitaba başlarken çok büyük beklentilerim yoktu. Kurguyu gerçeğe her zaman tercih ederim zaten, doğrudan gerçeği ilgi çekici bir şekilde anlatmak için ise gerçekten iyi bir anlatıcı olmak gerekiyor (bknz. Patti Smith). Sadece enstrümantal becerileriyle tanıdığımız Ellis'ten böyle bir başarı beklemek biraz da haksızlık olacaktı bence. Ancak ne mutlu bana ki yanılmışım.

Kitabın beni en çok şaşırtan tarafı gerçekten de merkezinde Nina Simone'un sakızının olması. 1999'da Nick Cave'in küratörlüğünü üstlendiği bir festivalde sahne alır Nina Simone. Sahneye çıkarken ağzında bir sakız vardır, piyanosunun başına oturunca bu sakızı da çıkarıp piyanonun alt tarafına yapıştırır. Konser herkesi büyüler. Simone sahneden indikten sonra da Warren Ellis gidip sakızı yine Simone'un terini sildiği ve piyanonun üstünde bıraktığı havlunun arasına alarak çantasına atar. Okuyunca kulağa saçma gelmiyor mu sizce de? Takıntı yaptığı ünlünün saç telini ebay'den satın almak için servet harcayan birinden bekleyeceğimiz bir davranış sanki bu. Kitabın devamında ise Nina Simone'un teriyle muhafaza edilen bu sakızın nasıl karşılaştığı herkesi bir şekilde etkisi altına alan bir kutsal nesneye dönüştüğünü okuyoruz ki kitabın büyüsü de burada yatıyor; bunları Ellis'in ağzından, onun geçmişiyle ve deneyimleriyle iç içe okuduğunuzda her şey anlam kazanıyor.

Aslında "şey"lerin taşıdığı değerin fiziksel varlıklarından öte bizim onlara yüklediğimiz anlamdan geldiğini biliyoruz hepimiz. Yolda bulduğumuz şekli güzel bir taş bazen uğur nesnesi oluyor bizim için ve aylarca cebimizde dolaşıyor, çocukken taktığımız künye annemizin çekmecesinde sonraki nesillere aktarılmayı bekleyen bir andaca dönüşüyor, başka zaman görsek dikkatimizi dahi çekmeyecek nesneler arkadaşlarımızın elinde, onların sözleriyle karşımıza çıkınca kutsal emanetler gibi değer kazanıyor birden. Bu değer vermenin insanlar arasında paylaşılabilen, o nesnenin zamanla bir nevi "müritler" oluşturmasına olanak sağlayan toplumsal bir hadiseye dönüşmesi Nina Simone's Gum'ın da temel meselelerinden birisi. Ellis kendinden başlayarak 20 sene elinde tuttuğu, gezdirdiği, sakladığı bir sakız parçasının birçok insanı nasıl etkileyebildiğini, taşıdığı anlamın zamanla ve insanla çoğalarak müzede yüksek güvenlik önlemleri alınmış bir cam fanusta sergilenecek, ölçüleri alınıp mücevhere dönüştürülecek, belki insanların önünde buluşacağı heykeli yapılacak bir "eser"e nasıl dönüşebildiğini anlatıyor.

Ellis başka şeylerden de bahsediyor tabi. Çocukluğunu, müziğe nasıl başladığını, Yunan sanatçı Arleta ya da sonradan kendisinin en büyük işbirlikçilerinden biri olacak Nick Cave gibi yolunun kesiştiği birçok insanla olan ilişkisini kitap boyunca okuyoruz. Tüm bunlar -insanlar, deneyimler- bir yandan da sakızın yolculuğuna anlam kazandırıyor. Kitap boyunca birçok fotoğrafla da hikayeyi somutlaştırıyor Ellis. Zaten projenin en başında sadece sakızın süreç boyunca çekilmiş fotoğraflarından oluşan bir kitap varmış Ellis'in aklında ama neyse ki hayat karşısına onu doğru tarafa yönlendirebilecek insanları çıkarmış da hem Nina Simone'un sakızına daha fazla anlam katan hem de sakızdan aldığı anlamı çoğaltarak kendi başına değerli bir nesneye dönüşen bu anlatıyı okuyabiliyoruz okurlar olarak.

Ellis yazmaya devam eder mi bilmiyorum. Kitabın bir yerinde "bir hatırattan daha can sıkıcı bir şey düşünemediğini" söylüyor. Gelgelelim Nina Simone's Gum bırakın sıkıcı olmayı her sayfasında tutkuyla dolu hissettiren harika bir metin. Çok sevdim ben. Umarım Warren Ellis'in ağzından daha fazla hikaye dinleme fırsatımız olur.

elizabeth1999's review against another edition

Go to review page

emotional hopeful inspiring reflective relaxing fast-paced

5.0

robindesboisuk's review against another edition

Go to review page

emotional funny informative reflective

3.5

stanro's review against another edition

Go to review page

mysterious medium-paced

3.75

This is called a memoir of things lost and found. My edition being audio, I am directed to the publisher’s website to access material contained within the printed book and on an accompanying CD. So with the link and a Spotify account at my disposal, I looked at images and played music as it was mentioned. And late in the book music plays - no words, just ethereal, sounscape music composed by Ellis. I liked that experience. 

A quick comment on audio quality. Nick Cave’s introduction had a surprising amount of background hiss, as did a few other pieces by other narrators. 

As for the book itself … Do I care enough about Warren Ellis to read this? Time will tell and it is not a long book. 

I’m well into it now and I think I have reached the point in its telling where Ellis goes deeply beyond the things into how those things connect him to his past - people who mattered to him, new knowledge gained, emotions  unexpectedly experienced. 

But Ellis goes further. He attributes to Nina Simone’s gum a power to bring creativity from him, to bring it in others when in its presence. He is a strange man, investing deep meaning to his various objects and writing about it for us. 

And then it is even more, for it becomes about recognising a life’s significant turning points - for Ellis it is his life of music. 

And in my own way I understand what he is sharing with us, for I have my own stuff that does the same for me. Don’t we all?