Take a photo of a barcode or cover
sad
fast-paced
Plot or Character Driven:
Character
Strong character development:
No
Loveable characters:
No
Diverse cast of characters:
No
Flaws of characters a main focus:
Yes
reflective
slow-paced
dark
reflective
sad
slow-paced
Plot or Character Driven:
Character
Strong character development:
No
Loveable characters:
Complicated
Diverse cast of characters:
No
Flaws of characters a main focus:
Yes
I've never had an original thought that wasn't already had by Goncharov.
reflective
slow-paced
Plot or Character Driven:
Character
Strong character development:
Complicated
Loveable characters:
Yes
Diverse cast of characters:
No
Flaws of characters a main focus:
Yes
O kadar büyük ve doğru yazılmış bir eser ki. İçinde o kadar büyük ve isabetli tespitler var ki.
Sigmund Freud'dan önce, freudyen çıkarımlarda bulunma başarısını bile gösterebilen bir roman.
Asla üşengeçlik, tembellik falan anlattığı yok, zaten bu herkesin malumu. Oblomov'un "Oblomov" olmasındaki sebep, taa çocukluğunda yatıyor. Ailesinin hataları, aşırı koruyucu kollayıcı tavırları, vurdumduymazlıkları; İlya İlyiç'in kişisel çekingen ve kibar yapısıyla da birleşince, ortaya sosyal fobik, depresif (hatta manik depresif), amansız romantik, bipolar bir karakter çıkarıyor. Tembellik, erteleme hastalığı, hep bunların bir semptomu haline geliyor.
Hiçbir şeyi kendisi yapmamış, kendisi başarmamış birisi İlya İlyiç. 25 yaşına dek ailesiyle yaşamış. Onlar ölünce de tek başına, yapayalnız kalmış. Uzun süre aranmayan sevilen arkadaşlarla aranın ister istemez açılması gibi, hayatla olan bağları iyice esnemiş, sonunda kendisini karanlık odasına hapsetmiş. Çünkü orası güvenli, sıcak, gamsız, çözülmesi gereken problemlerden tamamen uzak. Tamamen antiagorafobik.
Zaten her şey, Oblomov'un evinden taşınması zorunluluğuyla başlıyor. Hayata hiçbir şekilde hazırlanmamış birisi, deyim yerindeyse kendisini çırılçıplak sokakta buluyor. En önemlisi ise sonra geliyor: Can dostu sayesinde zoraki tanıştığı Olga'ya âşık oluyor, oysa Oblomov bu aşka da hiç hazır değil. Belki de karşısına kim çıksa âşık olacaktı. "Awakenings" filmindeki gibi, kısa süreli bir uyanış yaşıyor Oblomov, bu uyanışın kendisini de, araç değil, amaç olarak kullandığı için, tekrar uykuya dalıyor.
Sonunda her şey beklenen noktaya varıyor elbette, "oblomovluk", Oblomov'un yakasını bırakmıyor zira. Oblomov ise bundan her zaman şikayetçi, bundan her zaman kurtulmak isteğinde olsa da (ki aslında bu da, hep başkalarından beklenen bir istek, zira kendisinin kurtulmaya da takati yok), hayatının son deminde kendisiyle tam anlamıyla barışıyor. huzuru, gerçek yaşama tercih ediyor ve huzurlu ama ezik bir biçimde yok olup gidiyor.
Oblomov'u suçlayabilir miyiz? Hiç sanmıyorum. Yaşanan hiçbir şeyde Oblomov'un hatası yok. Oblomov'dan başka bir şey beklenemezdi. Tüm çocukluğu, ergenliği, onu bu kaçınılmaz noktaya kadar getirdi. Gerçekten en az suçlu olan İlya İlyiç'tir; hele de ailenin, bir çocuğun karakterini şekillendirme gücü düşünülürse.
İşin psikolojik yönünden toplumsal yönüne kayarsak da, ortaya bu kez "Selim Işık" değil, "Züğürt Ağa" çıkıyor. Yeni ile eski arasında sıkışıp kalmış; yeniyi isteyen, oradaki sosyal statü ve güzelliklere iç çekerek bakan; ancak orada nasıl yaşanacağını, nasıl davranılacağını bilmediği için sürekli kaybeden, kazıklanan, çoğu zaman da iyiliğinin kurbanı olan bir adam. Tıpkı Yavuz Turgul'un tüm karakterleri gibi, mahkum bir yaşantı içinde, hayal dünyasında, eskiyle bağlarını koparamamış birisi. Dolayısıyla eski-yeni ayrımında, romantik ve hayalperest Oblomov'un hayatını bitirdiği nokta, yine rastlantı olmuyor.
Oblomov, hayatımda okuduğum en müthiş eserlerden birisi.
Sigmund Freud'dan önce, freudyen çıkarımlarda bulunma başarısını bile gösterebilen bir roman.
Asla üşengeçlik, tembellik falan anlattığı yok, zaten bu herkesin malumu. Oblomov'un "Oblomov" olmasındaki sebep, taa çocukluğunda yatıyor. Ailesinin hataları, aşırı koruyucu kollayıcı tavırları, vurdumduymazlıkları; İlya İlyiç'in kişisel çekingen ve kibar yapısıyla da birleşince, ortaya sosyal fobik, depresif (hatta manik depresif), amansız romantik, bipolar bir karakter çıkarıyor. Tembellik, erteleme hastalığı, hep bunların bir semptomu haline geliyor.
Hiçbir şeyi kendisi yapmamış, kendisi başarmamış birisi İlya İlyiç. 25 yaşına dek ailesiyle yaşamış. Onlar ölünce de tek başına, yapayalnız kalmış. Uzun süre aranmayan sevilen arkadaşlarla aranın ister istemez açılması gibi, hayatla olan bağları iyice esnemiş, sonunda kendisini karanlık odasına hapsetmiş. Çünkü orası güvenli, sıcak, gamsız, çözülmesi gereken problemlerden tamamen uzak. Tamamen antiagorafobik.
Zaten her şey, Oblomov'un evinden taşınması zorunluluğuyla başlıyor. Hayata hiçbir şekilde hazırlanmamış birisi, deyim yerindeyse kendisini çırılçıplak sokakta buluyor. En önemlisi ise sonra geliyor: Can dostu sayesinde zoraki tanıştığı Olga'ya âşık oluyor, oysa Oblomov bu aşka da hiç hazır değil. Belki de karşısına kim çıksa âşık olacaktı. "Awakenings" filmindeki gibi, kısa süreli bir uyanış yaşıyor Oblomov, bu uyanışın kendisini de, araç değil, amaç olarak kullandığı için, tekrar uykuya dalıyor.
Sonunda her şey beklenen noktaya varıyor elbette, "oblomovluk", Oblomov'un yakasını bırakmıyor zira. Oblomov ise bundan her zaman şikayetçi, bundan her zaman kurtulmak isteğinde olsa da (ki aslında bu da, hep başkalarından beklenen bir istek, zira kendisinin kurtulmaya da takati yok), hayatının son deminde kendisiyle tam anlamıyla barışıyor. huzuru, gerçek yaşama tercih ediyor ve huzurlu ama ezik bir biçimde yok olup gidiyor.
Oblomov'u suçlayabilir miyiz? Hiç sanmıyorum. Yaşanan hiçbir şeyde Oblomov'un hatası yok. Oblomov'dan başka bir şey beklenemezdi. Tüm çocukluğu, ergenliği, onu bu kaçınılmaz noktaya kadar getirdi. Gerçekten en az suçlu olan İlya İlyiç'tir; hele de ailenin, bir çocuğun karakterini şekillendirme gücü düşünülürse.
İşin psikolojik yönünden toplumsal yönüne kayarsak da, ortaya bu kez "Selim Işık" değil, "Züğürt Ağa" çıkıyor. Yeni ile eski arasında sıkışıp kalmış; yeniyi isteyen, oradaki sosyal statü ve güzelliklere iç çekerek bakan; ancak orada nasıl yaşanacağını, nasıl davranılacağını bilmediği için sürekli kaybeden, kazıklanan, çoğu zaman da iyiliğinin kurbanı olan bir adam. Tıpkı Yavuz Turgul'un tüm karakterleri gibi, mahkum bir yaşantı içinde, hayal dünyasında, eskiyle bağlarını koparamamış birisi. Dolayısıyla eski-yeni ayrımında, romantik ve hayalperest Oblomov'un hayatını bitirdiği nokta, yine rastlantı olmuyor.
Oblomov, hayatımda okuduğum en müthiş eserlerden birisi.
... میخواهید بدانید من که ام؟ ... چکاره ام؟ بروید از زاخار بپرسید. او به شما خواهد گفت: "ارباب". بله من اربابم و از هر کاری عاجز.
***
تنبل ترین کاراکتر دنیای ادبیات را خدمت دوستان معرفی میکنم: ایلیا ایلیچ آبلوموف.
آبلوموف به قدری تنبل است که کل یازده فصل اول کتاب فقط و فقط توی اتاقش میگذره و از این مقدار هم تقریبا نه فصل اول در حالی سپری میشن که آبلوموف توی تختش دراز کشیده و هنوز از سر جاش بلند نشده.
ایلیا ایلیچ نماینده نسلی از تن پروران و اربابان فئودال روسی است که هیچ کاری نداشتند جز خوش گذرانی؛ ولی مبالغه ای که گنچارف در مورد ایلیا به کار میبرد در واقع واکاوی بیماری دیگریست.
بیماری حرافی، بیماری عالم بی عمل بودن، تنبلی مزمنی که نه فقط در عرصه عمل که حتی در عرصه فکر هم گریبان گیر آبلوموف است.
به قول سروش حبیبی عزیز آبلومویسم فقط در سطح فردی هم اتفاق نمی افتد بلکه ممکن است بیماری ای باشد اپیدمیک در سطح جامعه؛ کما اینکه در هنگام خواندن کتاب خیلی جاها به نظرم برخی ویژگی های آبلوموف در سطح جامعه ما گستردگی داشتند.
کتاب از نقطه نظر شخصی اولا زیادی طولانیست؛ که البته ویژگی روده درازی انگاری در روسها مسری است. دیگر آنکه بخش اول کتاب و تا حدودی نیمه اول بخش دوم را بیشتر دوست دارم چرا که واکاوی شخصیت های مختلف را بیشتر شامل می شود. اما از جایی که قصه های عشق و عاشقی های کلاسیک شروع میشوند حوصله آدم دیگر سر می رود؛ نمی دانم قبلا چطور حوصله خواندن عاشقانه های کلاسیک را داشتم ولی الان دیگر خیلی برایم کشدار و بی روح به نظر می رسند.
با اینکه روده درازی گنچارف از آنگونه است که در سنت ادبی روسیه به قدرت قلم نویسنده باز میگردد ولی باز هم به نظرم خود این سنت خیلی عقلانی نیست
***
تنبل ترین کاراکتر دنیای ادبیات را خدمت دوستان معرفی میکنم: ایلیا ایلیچ آبلوموف.
آبلوموف به قدری تنبل است که کل یازده فصل اول کتاب فقط و فقط توی اتاقش میگذره و از این مقدار هم تقریبا نه فصل اول در حالی سپری میشن که آبلوموف توی تختش دراز کشیده و هنوز از سر جاش بلند نشده.
ایلیا ایلیچ نماینده نسلی از تن پروران و اربابان فئودال روسی است که هیچ کاری نداشتند جز خوش گذرانی؛ ولی مبالغه ای که گنچارف در مورد ایلیا به کار میبرد در واقع واکاوی بیماری دیگریست.
بیماری حرافی، بیماری عالم بی عمل بودن، تنبلی مزمنی که نه فقط در عرصه عمل که حتی در عرصه فکر هم گریبان گیر آبلوموف است.
به قول سروش حبیبی عزیز آبلومویسم فقط در سطح فردی هم اتفاق نمی افتد بلکه ممکن است بیماری ای باشد اپیدمیک در سطح جامعه؛ کما اینکه در هنگام خواندن کتاب خیلی جاها به نظرم برخی ویژگی های آبلوموف در سطح جامعه ما گستردگی داشتند.
کتاب از نقطه نظر شخصی اولا زیادی طولانیست؛ که البته ویژگی روده درازی انگاری در روسها مسری است. دیگر آنکه بخش اول کتاب و تا حدودی نیمه اول بخش دوم را بیشتر دوست دارم چرا که واکاوی شخصیت های مختلف را بیشتر شامل می شود. اما از جایی که قصه های عشق و عاشقی های کلاسیک شروع میشوند حوصله آدم دیگر سر می رود؛ نمی دانم قبلا چطور حوصله خواندن عاشقانه های کلاسیک را داشتم ولی الان دیگر خیلی برایم کشدار و بی روح به نظر می رسند.
با اینکه روده درازی گنچارف از آنگونه است که در سنت ادبی روسیه به قدرت قلم نویسنده باز میگردد ولی باز هم به نظرم خود این سنت خیلی عقلانی نیست
emotional
lighthearted
reflective
relaxing
slow-paced
Plot or Character Driven:
Character
Strong character development:
Yes
Loveable characters:
Complicated
Diverse cast of characters:
Complicated
Flaws of characters a main focus:
Yes
Oblomov is cursed with a mixture of apathy, lethargy, and depression- something that can only be described as the disease of Oblomovka. His condition manifests itself in comical but gradually serious scenarios.
The plot of the book might seem uneventful whilst reading, but once you reach the last page and contemplate what you have just read, you realize that the moral behind the story weighs plenty in terms of significance.
Goncharov has a firm understanding of the impact of childhood in an adult's life, which is even more remarkable considering when this novel was actually written. The novel explores three other themes: friendship, love, and life as a noble. These three themes, needless to say, have Oblomov as their central character and expand according to how he deals with other people.
Overall, this is one of the best Russian literary works that I've read, and I highly recommend it.
The plot of the book might seem uneventful whilst reading, but once you reach the last page and contemplate what you have just read, you realize that the moral behind the story weighs plenty in terms of significance.
Goncharov has a firm understanding of the impact of childhood in an adult's life, which is even more remarkable considering when this novel was actually written. The novel explores three other themes: friendship, love, and life as a noble. These three themes, needless to say, have Oblomov as their central character and expand according to how he deals with other people.
Overall, this is one of the best Russian literary works that I've read, and I highly recommend it.
challenging
dark
emotional
funny
hopeful
relaxing
sad
tense
slow-paced
Plot or Character Driven:
Character
Strong character development:
Complicated
Loveable characters:
Complicated
Diverse cast of characters:
Yes
Flaws of characters a main focus:
Yes