Take a photo of a barcode or cover
adventurous
challenging
dark
emotional
fast-paced
Plot or Character Driven:
A mix
Strong character development:
Yes
Loveable characters:
Complicated
Diverse cast of characters:
Yes
Planet of Exile is the 2nd book in Ursula K. Le Guin Hainish Cycle Sci Fi series. Winter is coming to the planet of Askatevar, The planet circles a dying sun and the year lasts 60 earth years, so winter is 15 years. The Tevars are a race that have lived on the planet since the beginning and they are now in their winter home, building their Winter City where they will hunker down for the season until they can come out again in Spring.
Rolery, a young girl, one of the daughters of the Tevar leader, Wold, is avoiding work and exploring, heading to the city of the Farborn, an off planet race, part of the League of Planet, who arrived at Askatevar 600 years ago to see if the races of the planet had enough know how to become members of the League. But a war with a Dark Evil meant that all of their ships had to leave to defend the League, leaving behind a small group of Farborn... as they call themselves, 'Men'. The Farborn have lived in relative harmony with the Tevar people but now their leader Jacob Agat, has a warning. Another race, the Gaal has joined all of its tribes and is bent on destroying the Tevar and Farborn before Winter comes.
There is the gist of the story. As well, there is love story developing between Rolery and Jacob that will affect their possible alliance. Jacob is trying to persuade Wold to leave the Winter City and head back into the mountains to shift the Gaal away from their cities because he fears the destruction of both. His relationship with a Tevar is not permitted and means that it will affect his ability to persuade the Tevar to fight with his people.
Makes sense? I do have some difficulty sometime putting stories like this down succinctly.😒🤔
It's a very short story that moves along rapidly from the initial contact between Rolery and Jacob and the battle to save the Tevar and Farborn from the rampaging Gaal. It's kind of breath-taking but at the same time very thoughtful in its discussion of the relationship between Farborn and Tevar, how the Farborn are not able to force their technology on a planet's people until they demonstrate abilities themselves (Star Trek much?) and how the Farborn are forgetting their own past as they live in isolation on this planet. Interesting characters. Interesting interactions and lots of action. An excellent story and as the 2nd book in the Hainish Cycle, it provides more information on the League of planets and their efforts to explore other planets. A better written story than Rocannon's World as Le Guin seemed to find her stride as she explored this series in more depth. (4.0 stars)
Rolery, a young girl, one of the daughters of the Tevar leader, Wold, is avoiding work and exploring, heading to the city of the Farborn, an off planet race, part of the League of Planet, who arrived at Askatevar 600 years ago to see if the races of the planet had enough know how to become members of the League. But a war with a Dark Evil meant that all of their ships had to leave to defend the League, leaving behind a small group of Farborn... as they call themselves, 'Men'. The Farborn have lived in relative harmony with the Tevar people but now their leader Jacob Agat, has a warning. Another race, the Gaal has joined all of its tribes and is bent on destroying the Tevar and Farborn before Winter comes.
There is the gist of the story. As well, there is love story developing between Rolery and Jacob that will affect their possible alliance. Jacob is trying to persuade Wold to leave the Winter City and head back into the mountains to shift the Gaal away from their cities because he fears the destruction of both. His relationship with a Tevar is not permitted and means that it will affect his ability to persuade the Tevar to fight with his people.
Makes sense? I do have some difficulty sometime putting stories like this down succinctly.😒🤔
It's a very short story that moves along rapidly from the initial contact between Rolery and Jacob and the battle to save the Tevar and Farborn from the rampaging Gaal. It's kind of breath-taking but at the same time very thoughtful in its discussion of the relationship between Farborn and Tevar, how the Farborn are not able to force their technology on a planet's people until they demonstrate abilities themselves (Star Trek much?) and how the Farborn are forgetting their own past as they live in isolation on this planet. Interesting characters. Interesting interactions and lots of action. An excellent story and as the 2nd book in the Hainish Cycle, it provides more information on the League of planets and their efforts to explore other planets. A better written story than Rocannon's World as Le Guin seemed to find her stride as she explored this series in more depth. (4.0 stars)
Throughout Planet of Exile are references I felt I should be familiar with. References to places, people, and events. I later found out this was book two in a series. Despite not knowing, I never felt lost. I was still able to enjoy this imaginative and tense story.
adventurous
mysterious
tense
medium-paced
Plot or Character Driven:
Plot
Strong character development:
No
Loveable characters:
No
Diverse cast of characters:
Complicated
Flaws of characters a main focus:
Yes
adventurous
medium-paced
Plot or Character Driven:
Plot
Strong character development:
No
Ursula bu dünyanın en güzel detaylarından sadece bazen biraz karmaşık olabiliyor okuması
Başlama Yeri kitabından sonra (ki az önce incelememi okuyup epey hatalarla dolu bir inceleme yazdığımı farkedip onları düzeltip tekrar paylaştığım kitaptır kendisi) bu kitabı okuma listeme almış olduğumdan ve 42 adlı bilimkurgu topluluğunun sıradaki kitabı da bu kitap seçildiğinden Sürgün Gezegeni'ne ideal şartlar hazırdı ve benim de başka bir kitap okumam için hiçbir sebep yoktu. Başlama Yeri kitabında Ursula K. Le Guin'in bende bıraktığı etki, beni çok rahatlıkla gerçeklikten uzaklaştırıp kendi dünyasında bana bir alan açmasıydı ve bu kitabın ilk sayfasını açtığımda yukarıdan kocaman eliyle beni avucunun içine alıp "Dünyalı Onur Uslu seni o evrenden şuraya alalım bakalım, nasıl bulacaksın?" diyerek kendimi başka bir yerde, başka bir alanda bulmamı sağladı.
Daha sonra Wold devreye girdi ve anlatım tarzı hiçbir şekilde değişmeden tatlı tatlı ilerlemesine rağmen izleyici koltuğumun onların yanında daha uzaklaşmaya başladığını, tek bir kişiye odaklı ilerlerken birdenbire tek bir ırka yukarıdan baktığımı hissettim. Sanki Ursula, o yine devasa eli ile benim koltuğumu değişik yerlere konumlandırıyor ve çok daha keskin perspektifler sunuyor gibiydi. Oysaki ben Rolery'i takip ederken bir koltuğa bağlandığımın bile hiç farkında değildim! Gezegenin yerlilerini bana en güzel şekilde tanıttıktan sonra...
Jakob Agat devreye girdi. Başka bir gezegenden bu gezegene gelen başka bir ırkın seçilmemiş lideri. Rolery ile tek bir kişiyi, Wold ile tek bir ırkı, Jakob Agat ile gezegenin neredeyse kendisini hiçbir şekilde şaşırmadan ve hiçbir şekilde konudan sapmadan seyrettim ve olan biteni seyrederken Ursula'nın beni nereye yönlendirdiğini, üzerimde neler yaptığını hiçbir zaman fark etmedim.
Kitabın ilerleyen kısımlarında koltuğumun sürekli Ursula K. Le Guin tanrıçası tarafından sürekli değiştirilmesiyle ben sanki o dünya olmuştum ve o dünyanın her yerinin her köşesine istediğim açıdan orada olan olaylara bakıyordum! Eh, ne yazık ki tanrıçamın beni Gaal'larla çok yakından tanıştırmaması aslında bu bahsettiğim teoriyi bir parça yok ediyor ama yine de bana yeterince imkan sunduğunu söylemeliyim! Landinlilerin dışlanmışlığı, Tevarlıların hırçın ve kendi başına buyruklukları, Gaal'lerin kuzeyden ortalığı yıkıp biçerek gelmesi... Bunların her birini onun devasa elinin sizi yönlendirmesiyle hissediyorsunuz. Yalnız bu öyle bir his ki çok hayali. Hani birisine aşık olursunuz ve onu gördüğünüzde tüyleriniz ürperir ya da korktuğunuz bir şey vardır ve karşınıza çıkınca kalbiniz yerinizden çıkar ya da üzüldüğünüz zaman birisine derdinizi anlattığınız, ona sarıldığınız zaman kendinizi sıcacık hissederseniz ya, buradaki durum o hislerin hayali versiyonu. Yani Rolery ile Jakob'ın aşkını sanki rüyanızda görüp hissetmişsiniz ama gerçek dünyaya döndüğünüzde yok olmuş gibi bir durum bahsettiğim şey.
İşte Ursula K. Le Guin'in benim için gerçek gücü bu. Beni gerçeklikten uzaklaştırıp bana her şeyin hayalini kurdurtabiliyor kendi evreninde. Ve ne zaman onun evreninden uzaklaşsam hayal ettiğim her şey onunla birlikte kopup gidiyor benden. Bir yazarın sizin için özel olmasına sebep olacakları sebeplerden birisini saysanız, ben onlardan bir tanesinin bu durum olduğunu söylerdim. Sürgün Gezegeni benim için yeterince vurucu, yeterince düşündürücü, yeterince sorgulatıcı bir kitap olmadı fakat kitabın her sayfasında ben bu hayatta değildim, başka bir yerdeydim. Başlama Yeri kitabına oranla bu kitapta bu hissiyatı daha çok aldım.
Sırf bu sebepten ötürü Ursula K. Le Guin'in aramızdan ayrılmış olması bu kitabı okumadan önce beni üzmüşse de bu kitaptan sonra aslında hiç ayrılmadığını kanıtlamış oldu. Ben zaten onun kitaplarını okuyarak onun evreninde olduğumu ve onun yanından hiç ayrılmadığımı anladım. O ise belki de kitaplarında onun hiçbir zaman hiçbir yere ayrılmadığını ve onu seven her insanın, onu kitaplarındaki sayfalarında bulabileceğinin farkında olarak bu satırları yazdı: "Ne yas ne de gurur, neşe kadar gerçekti; o neşe ki, gök ve deniz arasındaki soğuk rüzgarda titremiş, ateş gibi cayır cayır yanıp, birden sönmüştü. Burası onun kalesi, onun şehri, onun dünyasıydı; bunlar onun halkıydı. Burada sürgünde değildi." Evet, o orada bizimle beraberdi. O yüzden yeniden başka bir kitapla tekrar seninle görüşmek dileğiyle kraliçe...
Not: Kitabın önsözünün okuduğum en iyi önsözlerden birisi olduğunu ayrıca söylemeliyim. Bu incelemeye ilaveten tekrar önsözü okuyup incelememe ekleyeceğim.
Spoiler
İlk önce Rolery'le tanıştırdı beni ve onunla beraber bu gezegenin bir parçasını keşfetmeye başladık. Ben sadece onun izleyicisiydim ama o benim onu her daim izlediğimi biliyor gibiydi. Kendi hikayesini iyi anlamam için ona dikkat etmemi buyurdu ve bana o anki koşulların nasıl olduğunu, sebepsizce etrafta dolaşırken kimlerle karşılaştığını ve o çok merak ettiren köprü üzerindeki yürüyüşü ile başına gelenleri benim bakışlarım altında bana aktardı.Daha sonra Wold devreye girdi ve anlatım tarzı hiçbir şekilde değişmeden tatlı tatlı ilerlemesine rağmen izleyici koltuğumun onların yanında daha uzaklaşmaya başladığını, tek bir kişiye odaklı ilerlerken birdenbire tek bir ırka yukarıdan baktığımı hissettim. Sanki Ursula, o yine devasa eli ile benim koltuğumu değişik yerlere konumlandırıyor ve çok daha keskin perspektifler sunuyor gibiydi. Oysaki ben Rolery'i takip ederken bir koltuğa bağlandığımın bile hiç farkında değildim! Gezegenin yerlilerini bana en güzel şekilde tanıttıktan sonra...
Jakob Agat devreye girdi. Başka bir gezegenden bu gezegene gelen başka bir ırkın seçilmemiş lideri. Rolery ile tek bir kişiyi, Wold ile tek bir ırkı, Jakob Agat ile gezegenin neredeyse kendisini hiçbir şekilde şaşırmadan ve hiçbir şekilde konudan sapmadan seyrettim ve olan biteni seyrederken Ursula'nın beni nereye yönlendirdiğini, üzerimde neler yaptığını hiçbir zaman fark etmedim.
Kitabın ilerleyen kısımlarında koltuğumun sürekli Ursula K. Le Guin tanrıçası tarafından sürekli değiştirilmesiyle ben sanki o dünya olmuştum ve o dünyanın her yerinin her köşesine istediğim açıdan orada olan olaylara bakıyordum! Eh, ne yazık ki tanrıçamın beni Gaal'larla çok yakından tanıştırmaması aslında bu bahsettiğim teoriyi bir parça yok ediyor ama yine de bana yeterince imkan sunduğunu söylemeliyim! Landinlilerin dışlanmışlığı, Tevarlıların hırçın ve kendi başına buyruklukları, Gaal'lerin kuzeyden ortalığı yıkıp biçerek gelmesi... Bunların her birini onun devasa elinin sizi yönlendirmesiyle hissediyorsunuz. Yalnız bu öyle bir his ki çok hayali. Hani birisine aşık olursunuz ve onu gördüğünüzde tüyleriniz ürperir ya da korktuğunuz bir şey vardır ve karşınıza çıkınca kalbiniz yerinizden çıkar ya da üzüldüğünüz zaman birisine derdinizi anlattığınız, ona sarıldığınız zaman kendinizi sıcacık hissederseniz ya, buradaki durum o hislerin hayali versiyonu. Yani Rolery ile Jakob'ın aşkını sanki rüyanızda görüp hissetmişsiniz ama gerçek dünyaya döndüğünüzde yok olmuş gibi bir durum bahsettiğim şey.
İşte Ursula K. Le Guin'in benim için gerçek gücü bu. Beni gerçeklikten uzaklaştırıp bana her şeyin hayalini kurdurtabiliyor kendi evreninde. Ve ne zaman onun evreninden uzaklaşsam hayal ettiğim her şey onunla birlikte kopup gidiyor benden. Bir yazarın sizin için özel olmasına sebep olacakları sebeplerden birisini saysanız, ben onlardan bir tanesinin bu durum olduğunu söylerdim. Sürgün Gezegeni benim için yeterince vurucu, yeterince düşündürücü, yeterince sorgulatıcı bir kitap olmadı fakat kitabın her sayfasında ben bu hayatta değildim, başka bir yerdeydim. Başlama Yeri kitabına oranla bu kitapta bu hissiyatı daha çok aldım.
Sırf bu sebepten ötürü Ursula K. Le Guin'in aramızdan ayrılmış olması bu kitabı okumadan önce beni üzmüşse de bu kitaptan sonra aslında hiç ayrılmadığını kanıtlamış oldu. Ben zaten onun kitaplarını okuyarak onun evreninde olduğumu ve onun yanından hiç ayrılmadığımı anladım. O ise belki de kitaplarında onun hiçbir zaman hiçbir yere ayrılmadığını ve onu seven her insanın, onu kitaplarındaki sayfalarında bulabileceğinin farkında olarak bu satırları yazdı: "Ne yas ne de gurur, neşe kadar gerçekti; o neşe ki, gök ve deniz arasındaki soğuk rüzgarda titremiş, ateş gibi cayır cayır yanıp, birden sönmüştü. Burası onun kalesi, onun şehri, onun dünyasıydı; bunlar onun halkıydı. Burada sürgünde değildi." Evet, o orada bizimle beraberdi. O yüzden yeniden başka bir kitapla tekrar seninle görüşmek dileğiyle kraliçe...
Not: Kitabın önsözünün okuduğum en iyi önsözlerden birisi olduğunu ayrıca söylemeliyim. Bu incelemeye ilaveten tekrar önsözü okuyup incelememe ekleyeceğim.
medium-paced
Plot or Character Driven:
A mix
Strong character development:
Complicated
Loveable characters:
No
Diverse cast of characters:
Complicated
Flaws of characters a main focus:
Complicated
It was really good. It was definitely unusual. I did’t know what I was getting myself into. Haven’t read an old sci-fi book in a while and seems I needed that because I really enjoyed it.
On a distant planet, conflict between the native-born and those whose ancestors came from afar threatens both groups until they band together to fight the invaders.
I listened to an audio presentation of the novel recorded in 2007. I usually read hard copies of novels myself, preferring to listen to narrations of non-fiction. But there's just so much fiction I want to get through!! Audiobooks are a good way to plug holes in my reading records