Take a photo of a barcode or cover
An absolutely beautiful read. Perhaps one of the most wonderful books I’ve ever had the pleasure of reading.
challenging
reflective
medium-paced
adventurous
challenging
inspiring
reflective
medium-paced
Plot or Character Driven:
Character
Strong character development:
Yes
Loveable characters:
Yes
Diverse cast of characters:
No
Flaws of characters a main focus:
Yes
I went into this book not certain whether it was about Siddhartha the Buddha or someone else, but now I am sure that this man, this Siddhartha, is just as wise as the Buddha. And maybe Hesse’s point was to stress that, that people could go about enlightenment in different ways. I can’t say I know what his point is, but I’m definitely going to make sure that I read something else that he has written.
I’m not here to talk about that, though. As for the elements of the book, I did not find the prose breathtaking. It was plain, simple language that clearly meets its goals, which was essentially to convey a message. The plot was rather unpredictable, but not in an exciting way. Rather, it was unpredictable in a subtle way, rather like if you were to read history or experience life. I liked that (though that’s been common for quite a few books I’ve read already). However, this book was packed with symbolism. Absolutely stuffed to the brim. I loved it, because the points from the beginning of the book were linked to the end and it was one big…
Maybe it’s just because I read it for class, or because I would never have read this gorgeous book otherwise, but I fully enjoyed it. Sometimes, I wish I hadn’t known about the more famous Siddhartha’s story, because then, I might have paid more attention.
As for my recommendation, I would say that if you are looking for some philosophical prodding, read this book. If not, meh, it’s a pretty interesting story anyway.
I’m not here to talk about that, though. As for the elements of the book, I did not find the prose breathtaking. It was plain, simple language that clearly meets its goals, which was essentially to convey a message. The plot was rather unpredictable, but not in an exciting way. Rather, it was unpredictable in a subtle way, rather like if you were to read history or experience life. I liked that (though that’s been common for quite a few books I’ve read already). However, this book was packed with symbolism. Absolutely stuffed to the brim. I loved it, because the points from the beginning of the book were linked to the end and it was one big…
Spoiler
river.Maybe it’s just because I read it for class, or because I would never have read this gorgeous book otherwise, but I fully enjoyed it. Sometimes, I wish I hadn’t known about the more famous Siddhartha’s story, because then, I might have paid more attention.
As for my recommendation, I would say that if you are looking for some philosophical prodding, read this book. If not, meh, it’s a pretty interesting story anyway.
En sevdiğim kitaplardan biri oldu, gerçekten uzun süredir böyle bir başyapıt okumamıştım.
Her zaman budizme karşı bir ilgi duymuştum, fakat yaptığım araştırmalar sonucu bana uygun bir felsefe olmadığı kanaatine vardım. Bu kitabı okuduktan sonra budizmde hissettiğim açıkları kapatan bu farklı felsefeyle iç içe yaşamaya karar verdim. Bu Siddartha felsefesindeki deneyime açıklık benim en çok ilgimi çeken kısmı oldu. Budizmde çok fazla kesin yargıya yer veriliyor; materyalizmin mutluluk getirmeyeceği, şu şu gibi bir hayatın insanı mutlu etmeyeceği, vesaire. Ama Siddartha'nın ortaya koyduğu düşünce, bu yargılara anca materyalizmi ve şu şu gibi bir hayatı denedikten sonra varılabileceği. Tabi ki bu deneyimlerin ardından mutluluğa ulaşmamış insanlar (Siddartha gibi), daha tecrübesiz insanları görünce üstlerinde onları ikna etmek gibi bir yükümlülük görüyorlar, Siddartha'nın kendi oğluna yaptığı gibi. Fakat kayıkçı adam onu ikna ettikten sonra Siddartha oğlunu istediğini yapmasına izin vererek serbest bırakıyor.
Ayrıca, kitapta zaman algısının ne kadar kısıtlayıcı ve tüm sorunların kaynağı olduğuna değiniliyor. Bu benim için göz açıcı bir idrak oldu. Tüm uğraşlar, tüm korkular zaman değil midir? Gerçekten de günümüzde sahip olduğumuz tüm kaygıların kökünde zaman vardır. Bunu fark edince gerçekten bir aydınlanma yaşıyor insan.
Dünyadaki her şeyi bir başkasından ayırıyoruz. Objelere, insanlara, ağaçlara, binalara farklı isimler veriyoruz. Birbirimizden farklıyız gibi davranıyoruz. Ama biz biriz. Ben Irmak'ım, aynı zamanda Ahmet'im, aynı zamanda bir toz parçası ve bir köpekbalığıyım. Bunun farkına varmak gerçekten çok rahatlatıcı, çünkü insan kendini başkalarından farklılaştırdığında empati duygusunu kaybetmek çok kolay oluyor. Halbuki herkes ve her şey birse her şeyi kabul etmek ve sevgi duymak çok daha kolaylaşıyor. Bu kitapta bu felsefe çok güzel, sade ve anlaşılır bir şekilde betimlenmiş.
Beyninizden tüm önyargıları sildiğinizde anca mantıklı gelecek bir şeyden de bahsediyor kitap: intihar düşüncelerinin çok yoğunlaştığı zamanlarda, hikayede ırmak örneğiyle anlatılan, doğaya ses vermek. Onun bize yaptığı çağırıyı dinlemek: Om. Çoğu insan, hatta ben okurken de böyle hissetmiştim, bunun bir saçmalık olduğunu düşünür. Bir hece nasıl insanı intihar etmekten vazgeçtirir? Fakat burada anlatılan spesifik olarak Om kelimesi değil, doğanın sesini dinlemek. Gerçekten insanın kendini en çok kendi gibi hissettiği yer doğadır, bu hafife alınacak bir şey değildir. Hayvanız sonuçta. Doğadayken bir akarsunun sesi, bir ceylanın kuru yapraklar üzerinde koşarkenki çıkardığı ses, bir kuşun şarkısı, hepsi gerçekten insanı hayata bağlayabilecek şeylerdir. Kitap buna da vurgu yapmış.
Gerçekten iyi ki okudum dediğim bir kitap. Üzerinden bir süre geçtikten sonra kesinlikle yeniden okuyacağım. Hepinize de okumanızı öneririm.
Her zaman budizme karşı bir ilgi duymuştum, fakat yaptığım araştırmalar sonucu bana uygun bir felsefe olmadığı kanaatine vardım. Bu kitabı okuduktan sonra budizmde hissettiğim açıkları kapatan bu farklı felsefeyle iç içe yaşamaya karar verdim. Bu Siddartha felsefesindeki deneyime açıklık benim en çok ilgimi çeken kısmı oldu. Budizmde çok fazla kesin yargıya yer veriliyor; materyalizmin mutluluk getirmeyeceği, şu şu gibi bir hayatın insanı mutlu etmeyeceği, vesaire. Ama Siddartha'nın ortaya koyduğu düşünce, bu yargılara anca materyalizmi ve şu şu gibi bir hayatı denedikten sonra varılabileceği. Tabi ki bu deneyimlerin ardından mutluluğa ulaşmamış insanlar (Siddartha gibi), daha tecrübesiz insanları görünce üstlerinde onları ikna etmek gibi bir yükümlülük görüyorlar, Siddartha'nın kendi oğluna yaptığı gibi. Fakat kayıkçı adam onu ikna ettikten sonra Siddartha oğlunu istediğini yapmasına izin vererek serbest bırakıyor.
Ayrıca, kitapta zaman algısının ne kadar kısıtlayıcı ve tüm sorunların kaynağı olduğuna değiniliyor. Bu benim için göz açıcı bir idrak oldu. Tüm uğraşlar, tüm korkular zaman değil midir? Gerçekten de günümüzde sahip olduğumuz tüm kaygıların kökünde zaman vardır. Bunu fark edince gerçekten bir aydınlanma yaşıyor insan.
Dünyadaki her şeyi bir başkasından ayırıyoruz. Objelere, insanlara, ağaçlara, binalara farklı isimler veriyoruz. Birbirimizden farklıyız gibi davranıyoruz. Ama biz biriz. Ben Irmak'ım, aynı zamanda Ahmet'im, aynı zamanda bir toz parçası ve bir köpekbalığıyım. Bunun farkına varmak gerçekten çok rahatlatıcı, çünkü insan kendini başkalarından farklılaştırdığında empati duygusunu kaybetmek çok kolay oluyor. Halbuki herkes ve her şey birse her şeyi kabul etmek ve sevgi duymak çok daha kolaylaşıyor. Bu kitapta bu felsefe çok güzel, sade ve anlaşılır bir şekilde betimlenmiş.
Beyninizden tüm önyargıları sildiğinizde anca mantıklı gelecek bir şeyden de bahsediyor kitap: intihar düşüncelerinin çok yoğunlaştığı zamanlarda, hikayede ırmak örneğiyle anlatılan, doğaya ses vermek. Onun bize yaptığı çağırıyı dinlemek: Om. Çoğu insan, hatta ben okurken de böyle hissetmiştim, bunun bir saçmalık olduğunu düşünür. Bir hece nasıl insanı intihar etmekten vazgeçtirir? Fakat burada anlatılan spesifik olarak Om kelimesi değil, doğanın sesini dinlemek. Gerçekten insanın kendini en çok kendi gibi hissettiği yer doğadır, bu hafife alınacak bir şey değildir. Hayvanız sonuçta. Doğadayken bir akarsunun sesi, bir ceylanın kuru yapraklar üzerinde koşarkenki çıkardığı ses, bir kuşun şarkısı, hepsi gerçekten insanı hayata bağlayabilecek şeylerdir. Kitap buna da vurgu yapmış.
Gerçekten iyi ki okudum dediğim bir kitap. Üzerinden bir süre geçtikten sonra kesinlikle yeniden okuyacağım. Hepinize de okumanızı öneririm.
I couldn't finish it, Even though it was only 122 pages. I found myself daydreaming while I was reading.
A quick and easy read, but one with deep meaning. It was thought provoking, and something I will probably come back to and read again. It wasnt life changing, but I felt like I learned a little something about myself, others, and life in general. I really enjoyed this book!
Wisdom cannot be communicated, and this book is full of wisdom.