You need to sign in or sign up before continuing.

41 reviews for:

Ardından

Natsume Sōseki

3.84 AVERAGE

reflective sad tense slow-paced
Plot or Character Driven: Character
Strong character development: Yes
Diverse cast of characters: No
Flaws of characters a main focus: Yes

Expand filter menu Content Warnings

Ma kaalusin päris pikalt, mis punkti see raamat panna - punane pealkiri, Jaapanlasest autor, kena kaanepilt, eesnime viimase tähega algav pealkiri, varjunimega autor... aga lõpuks leppisin, et panen selle siia punkti, sest Soseki ja mina? Andke andeks, aga ma kõnnin temast pidevalt suure kaarega mööda. Ükskord proovisin lugeda tema esimest raamatut, "I am a cat" ja see oli minu jaoks nii igav, et alguses see üldse ei edenenud ja umbes poole peal andsin alla ega lugenud seda lõpuni. Asja teeb muidugi hullemaks see, et kõik kiidavad siin teda - Soseki on üks jaapanlaste lemmikkirjanikke. Ta oli kunagi isegi 1000-jeenise rahatähe peal. Ma ei suuda kokku lugeda kõiki neid kordi, kui minult kui raamatusõbralt on küsitud, et kas ta mulle ka meeldib... Ja kuidas ma olen siis vaguralt naeratanud, lastes sellel müstilisel naeratusel teha oma töö. Õnneks on Soseki nii armastatud, et naeratusest piisab ja ma ei pea reetma oma sisemisi mõtteid selle autori kohta, tehes suu lahti.

Aga selle raamatu kaanepilti nähes mõtlesin küll, et äkki ma proovin veel. Tellisin ära ja sirvisin natuke ning nii see raamat mul seisma jäigi. Kuna aga ta mul olemas oli, võtsin ma selle lõpuks ette ja mul on väga hea meel, et ma seda tegin.

20. sajandi alguse Tokyo, kus segunevad vana ja uus, kus jaapani ideede kõrval on kasvama hakanud lääne omad. Daisuke on kahekümnendates aastates rikkast perekonnast pärit mees, kellel puuduvad igasugused ambitsioonid ja kes on täiesti rahul oma kulgeva elustiiliga. Ta arendab ennast intellektuaalselt ja naudib elu. Kuid samal ajal muretseb ta pere tema tuleviku pärast: millal mees küll abielluda kavatseb? Daisuke on keeldunud mitmest igat moodi heast partiist, sest ta on põhimõtteliselt abielu vastu. Kõik on korras selle hetkeni, kui saatus viib ta kokku oma kunagise sõbra ja tolle haiglase naisega. Ta hakkab mõistma asju, mis talle enne korda ei läinud ja on valmis loobuma isegi oma mugavast elustiilist, et teha seda, mis talle on oluline.

Daisuke ideed, tunded ja mõtted on ilmselt tuttavad ka tänapäeva jaapanlasele. Ja samas kritiseerib see teos ka Jaapani ühiskonda, suhtumist, põlvkondadevahelisi suhteid. Sellel on hea järelsõna.

Kaalun, et võtan mõne teise Soseki raamatu ka veel see aasta ette - ikkagi ju klassik.
reflective slow-paced

And then, a story about a man and his role in society. Where he stands as a breadwinner and a man of honour. Natsume Soseki gives us a glimpse into Japanese culture and its expectation of men, by delving deep into the inner thoughts of the protagonist Daisuke.

'Daisuke would silently ponder to what end he had been born into this world'. 'Maybe you can work furiously, but it's hard to work sincerely. If you're working in order to eat, which do you think is the main object work or food?' Here we see multiple examples of how Soseki cleverly asks the big questions through the protagonist, one wonders how much of Daisuke's thoughts and emotions belong to Soseki. In this own right Soseki is a genius writer, he ends Daisuke's journey of philosophical discovery and urge to understand the world, by portraying him as a character who knows nothing and has no respect for tradition and family honour. '... you are a fellow who doesn't understand anything at all. There's nothing more dangerous in the world than a person who doesn't understand.'

For those seeking to read Japanese translation Soseki is a brilliant author and the Norma Moore Field translation to be excellent.

rocknroulette's review

5.0

daisuke ilginç bir karakterdi, miçiyo’ya aşık olduğunu kendisine itiraf edene kadar gerçek biri gibi değildi ancak sevdiğim bir karakter oldu. nedeni belki kitabın daisuke’nin ağzından yazılmasıdır ama miçiyo ile ilişkilerinin ahlaksız olduğunu düşünmedim, hatta oldukça saf buldum. 1900ler japonyasının ahlak anlayışından uzak olmam da nedenlerden biri olabilir.
sonu kokoro kadar iyi olmamakla birlikte, sōseki’nin elinden çıktığından olsa gerek beni etkiledi.

not: ithaki lütfen the gate’i de çevirt (ama bu sefer en azından yazım yanlışı olmasın)
reflective tense slow-paced
Plot or Character Driven: Plot
Strong character development: No
Loveable characters: No
Diverse cast of characters: No
Flaws of characters a main focus: Yes
emotional reflective sad
Plot or Character Driven: Character
Strong character development: Yes
emotional inspiring reflective slow-paced
Plot or Character Driven: Character
Strong character development: Complicated
Loveable characters: Yes
Diverse cast of characters: No
Flaws of characters a main focus: Yes
mimirtells's profile picture

mimirtells's review

3.5
challenging emotional slow-paced

 Puanım 3/5 (%64/100)

Bir yandan bu kitaptan kurtulduğum için seviniyorum ama bir yandan da okuma sürecimi etkilediği için üzülüyorum. Bu kitap 1 yıldan fazladır kitaplığımda duruyor ve aralara bir şeyler girdikçe ertelendi de ertelendi. Hatta 1 kere alıp 10-20 sayfa okuyup bırakmak zorunda bile kaldım. Kitaplık düzenlemesi yaparken gözüme çarpıp duruyordu artık bitmesi lazım diye düşündüm. Kitap genel olarak hoşuma gitse de bir türlü kurtulamamış olmam büyük ihtimal düşüncelerimi de etkiledi. Başka zaman okusaydım belki daha çok beğenebilirdim, bilmiyorum.

Kitap Natsume'den okuduğum (biliyorum Natsume soyadı) ilk kitaptı. İsmini çok duyduğum ve Japon yazarlar başta olmak üzere birçok kişiyi etkileyen birisi. O yüzden yeteneğini ve etkisini göz ardı edemeyiz. Ardından Daisuke adında oldukça eğitimli, meraklı ama bir o kadar da hayattan zevk almayan birisinin hikayesini anlatıyor. Birisinin hayatını okuyoruz aslında. Bu monoton hayatı bozan şey de aşk. Daisuke'nin yasak aşkı, batı eleştirisi, dönemi Japonya'sı gibi birçok şeyden bahsediyor kitap. Beğendim desem de yavaş ilerlediğini düşünüyorum. Bir de ne bekliyordum bilmiyorum ama bir anda aşk hikayesine dönmesi de garipti, en azından bir süre. Dili güzel ama bazı yerlerde ağır. Gereğinden fazla uzun geldi bir de bana. Güzel bir kitap ama Japon edebiyatına giriş için iyi gibi bir şey diyemeyeceğim. İthaki Japon Klasikleri'ni topluyorsanız okuyun. 

dothelonir's review

4.0

Spoiler Bir Japon edebiyatı ana karakterinden beklemeyeceğim kararlar verdiği için sonu her ne kadar “mutlu” olmasa da Daisuke'yi tebrik etmek istiyorum.

Sevdiğim bazı alıntılar:

Daisuke yanıt vermekte zorlandı. Ona göre dürüstlük de, samimiyet de yüreğinizde hazır tuttuğunuz şeyler değildi. Demirin taşa sürtündüğü zaman kıvılcım çıkarması gibiydi. Karşıdaki kişiye bağlı olarak, ancak sağlıklı bir bağ kurulduğunda bu olgu oluşabilirdi iki kişi arasında. Kişinin kendisinde bulunması gereken bir özellik olduğu kadar, karşılıklı bir ruhsal ilişkinin sonucuydu bu. Bu nedenle, karşınızdaki doğru kişi değilse, insanda bu hisler oluşamazdı.

(Karşımızdaki kişinin bizde bu hisleri ortaya çıkarmasının hislerimizi en fazla yoğunlaştırdığını ve açığa çıkarttığını düşünüyorum. Bazen yabancılara karşı sebep olmaksızın tamamen kendi içimizden gelen dürüstlük ve samimiyet ihtiyacını görmezden gelemiyorum, ama bu da ilginç bir bakış açısı.)

***

Daisuke Rus edebiyatında ortaya çıkan huzursuzluğu, hava durumu ve siyasi baskı ortamı olarak yorumladı. Fransız edebiyatında ortaya çıkan huzursuzluğu cinselliğin fazla olmasına yordu. D'Annunzio'nun temsil ettiği İtalyan edebiyatının kaygısının, sonu gelmeyen yolsuzluklar ile ortaya çıkan bilinç kaybı hissinden kaynaklandığı yargısında bulundu.

***

“Çalışmak sorun değil ama eğer çalışırsam, ekmek derdinden fazlası için çalışmam gerekir, yoksa bu onurlu bir hizmet olmaz. Kutsal görevin her türlüsü, ekmek davasından ayrıdır.”
Hiraoka garipseyerek rahatsız olmuş gibi Daisuke'nin yüzüne baktı. “Neden?” diye sordu.
“Çünkü bir hayat sürmek için çalışmak, gerçekten emek vermek değildir.”

***

Daisuke eskinin insanlarına imreniyordu: her ne kadar çıkarcı davransalar da mantıklarının muğlaklığı sayesinde ağlayabiliyor, hissedebiliyor, öfkelenebiliyorlardı, bu sırada da ne yapıyorlarsa başkalarının iyiliği için yaptıklarına ikna ediyorlardı kendilerini, oysa sadece kendi çıkarlarına göre hareket ediyorlardı.

***

...olaylara geniş bir perspektiften bakabilmesi, empati kurabilmesinden dolayı iki tarafa da bakabiliyordu. Bu yeteneği onun bugüne kadar meselelere acele müdahil olma cesaretini kırmıştı. Çoğu zaman mevcut bir durumun içinde öylece donakalırdı. Durumu olduğu gibi koruma duruşu bir düşünce eksikliğinden değil, tam aksine net bir karardan kaynaklanıyordu. Bu gerçeğiyse, kendi inançları doğrultusunda güçlü bir cesaretle harekete geçtiğinde anlayabilmişti.

(Bunu iliklerime kadar hissettim.)

***

Birbirine güveni olan insanların, tanrıdan bir şey istemeye ihtiyaçları olmadığına inanırdı. İnsanların birbirine karşı hissettiği şüphe duygusunun verdiği acıyı ortadan kaldırmak için tanrı kavramının yaratıldığına inanırdı. Bu nedenle, tanrı inancının olduğu ülkelerde insanların yalan söylediğini düşünürdü. Fakat keşfetmişti ki şimdiki Japonya ne tanrıya ne de insana inancı olan bir ülkeydi. Bunu da Japonya'nın ekonomik durumuyla ilişkilendirmişti.