Diğer kitaplarından farklı bir vibe’ı var. Rahatsız edici ama başka bir kulvarda. Belki o yüzden öncekiler gibi hissettirmedi. Bir de hikâyenin sonuna, ortasında işaret edilmiş olmasını sevmedim. Plot twist/vurucu nokta böylece normalde olacağı kadar etkili olmadı.
Unsettling sanırım söylenebilecek en iyi şey. Tüm kitap bir rüya gibi. Aşk, nefret, kıskançlık çok soyut, çok gerçekçi işleniyor. Çocuklar aslında cinayet işlerken bile bilinçsiz, masum. Ne yaptıklarının farkında değiller. Sadece o olmak istemişler.
Ben gidişatta nedense cinayeti işleyecek olanın Marina olacağını düşündüm. Kötü şeyler yapacak olanın. Kabul edilememe duygusu yüzünden. Ama o ait olmama duygusunu tamamen pasif-agresif yaşadı. Nereden baksan minor plot twist.
Çocukların küçük acımasızlıkları ana trajediden daha etkileyici ve gerçekçi geldi bana nedense. Anlam veremedikleri bir sebepten Marina’yı aşağılama ihtiyacı hissetmeleri çok gerçek bir duygu.
Bu temaları bu kadar kısa bir kitapta, bu kadar başarılı yazmak zor. Böyle unreliable narrator/büyülü gerçeklik/manik/sürreal kitapları seviyorum. Ama belki biraz daha bir şeyler isterdim. Bir de bu kitapta öyle mi değil mi tam karar veremesem de, korkunun/gerginliğin öznesi sırf çocuk diye daha etkili olacağı düşüncesi beni rahatsız ediyor.
Eskimiş gibi. Kitabın ana teması annelik evet ama cinsiyet kavramları ve rolleri çok keskin çizgilerle ele alınmış. Tüm kitap zaten kadınların bütün gelişiminin anne olmak isteğine dayandığı üzerine kurulmuş. Fahişelik üzerine yazılan kısımlar daha anlamlı ve objektif ele alınmış gibi. Yine de aynı sorunu taşıyor. Bütün psikolojik problemler/sapkınlıklar mommy/daddy issues olamaz herhalde.
Çeviri kötü ama iyi yazılmış. Akıcı, plot twist falan filan. Asla bir gerilim romanı değil. Belki murder mystery. 12 yaşından büyük herhangi birini gerecek hiçbir şey yok. Çok sığ bir deneme. Ucuz yani.
Alicia’nın konuşmaması/daha sonra konuşmaya başlaması da çok havada kalmış bir konsept olmuş. Kitabın genelinden bağımsız gibi yani. Daha ilgi çekici olması için eklenmiş bir unsur sadece.
Aslında azmettiricinin Theo olması ilginçti. Belki en iyi tarafı. Ama bu sonucu öğrendikten sonra nihai plot twist de ucuzlaştı gözümde. Kitapta Alicia’nın etkileşim kurduğu diğer bütün karakterleri şeytanlaştırarak aslında plot twist güçlendirilmeye çalışılmış gibi geldi. Theo hariç herkesin berbat insanlar olduğu düşündürülerek sonu daha şaşırtıcı hâle getirilmiş. Ucuz. Fakat okuyucu olarak onun suçlu olduğunu öğrendiğimizden sonra Theo’nun personasının değişmesi, olayları anlatışının, bakış açısının, Kathy’e karşı düşüncelerinin hasta birininkilere dönüşmesi güzel bir nüans.
Kitabın genelinde hiçbir karakterin kendine ait, oturmuş bir kişiliği yok gibi. Yine en tutarlısı Stephanie ve Max’in ketumluğu. Diğer herkes her olayda, her ikilemde kişilik değiştiriyor resmen. Kişilerin çoğu da yersiz ve anlamsız zaten. Gidişata hiçbir katkıları yok. Filler karakterler. Ruth, Paul, Lydia, Max, hatta Yuri bile. Sadece bahsettiğim, plot twist’i güçlendirmek için yaratılmış ve kötülenmiş karakterler. Sonuç olarak overrated.
Flaws of characters a main focus? It's complicated
4.0
Güzel, belki olayı abstrakt oluşunda ama Müzeyyen ile karşılaştırıyorum, havada kalıyor. Müzeyyen bir kadın, Nezahat bir ideal gibi. Belki bir hayat ideali, hep kovalanıyor, ulaşınca vazgeçiliyor.
Ana erkek karakterin bu "kahramanlık" ayağı bir iç dünyayı, manikliği yansıtmak için güzel bir yol olmuş. Ben, bu sırlarını vermeyen, belki bir yerde "unreliable narrator", büyülü gerçeklik dünyasında yaşayan karakterleri ve dili seviyorum. O yüzden bazı kusurları görmezden gelmiş olabilirim. Mesele nedir?
Bu kadar geniş bir şekilde şehir, mekân, sokak, orası burası detay ve betimlemelerine yer verip yan karakterleri bu kadar çeşitliksiz yapabilmek de bir yetenek.