You need to sign in or sign up before continuing.
Take a photo of a barcode or cover
I thought the first 80% of this book so boring I almost didn’t finish. The last 20% was a bit better. I hated the tv show too so I guess I should not be surprised.
İlk defa okuduğum bir esere inceleme yazarken neresinden baslasam diye dusundum...
Oncelikle mitolojiye ve ilk caglardan baslayarak inanclar uzerine az da olsa bilgi birikimine sahip degilseniz okurken sıkılabilirsiniz. Neil Gaiman'in ekip okumalari kapsaminda devam ettigim kitap seckilerinden biriydi. Bu baglamda onun "sıradışı" üslubuna alıştığım için keyifle okudum.
Daha önce okuduğum Yokyer ve Kıyamet Gösterisi'nde kurguyu anlamakta zorluk çekmemiştim. Bu defa neler olduğunu anlamakta zorlandım diyebilirim. Hikayenin ortalarına kadar hala "ne yapmaya çalışıyor bunlar" sorusu vardı kafamda. Karakterler içinde en çok Laura'yı sevdim. Finalin bu kadar farkli olacağını da beklemiyordum. Onlarca alıntıya bookmark koydum. En çok etkilendiklerimse şunlardı:
1- Gerçek olan şeylere inanabilirim, gerçek olmayan şeylere inanabilirim. Hiç kimsenin doğru olup olmadığını bilmediği şeylere inanabilirim. Noel Baba'ya, Easter Bunny'ye, Marilyn Monroe'ya, Beatles'a, Elvis'e, Bay Ed'e inanabilirim insanların mükemmelleştirilebileceğine, bilginin sınırsız olduğuna, dünyanın gizli bankacılık kartelleri tarafından yönetildiğine inanıyorum; dünyanın düzenli aralıklarla, iyileri buruşuk suratlı makilere, kötüleri sakat sığırlara benzeyen, suyumuzu ve kadınlarımızı isteyen uzaylı yaratıklar tarafından ziyaret edildiğine inanıyorum. Geleceğin sıçtığına inanıyorum, geleceğin sarsıntıda olduğuna inanıyorum. Bir gün Beyaz Bufalo kadının geleceğine ve herkesin kıçına tekmeyi basacağına inanıyorum. Bütün erkeklerin, sadece hızlı büyümüş, büyük iletişim sorunları olan çocuklar olduklarına, bütün politikacıların kişiliksiz hırsızlar olduğuna ve de alternatiflerinden daha iyi olduklarına inanıyorum. Antibakteriyal sabunun pislik ve hastalığa karşı olan bağışıklığımızı yok ettiğine ve bundan dolayı hepimizin Dünyalar Savaşı'ndaki Marslılar gibi sıradan bir nezleden yok olacağımıza inanıyorum. Geçen yüzyılın en büyük şairlerinin Edith Sitwell ve Don Marquis olduğuna, yeşim taşının ejderha gözyaşı olduğuna ve binlerce yıl önceki yaşamımda tek kollu bir Sibirya Şamanı olduğuma inanıyorum. İnsanlığın kaderinin yıldızlarda bulunduğuna inanıyorum. Şekerlerin tadının çocukken daha iyi olduğuna, yaban arısının aerodinamik olarak uçmasının imkansız olduğuna, ışığın bir dalga ve parçacık olduğuna, bir yerde aynı anda ölü ve canlı olan bir kedi olduğuna (bununla beraber onu beslemek için kutuyu açmazlarsa sonunda iki farkı türlü ölü olacağına), evrende evrenin kendisinden trilyonlarca yıl daha yaşlı yıldızlar olduğuna inanıyorum. Benimle ilgilenen, benim için endişelenen ve yaptığım her şeyi izleyen kişisel bir tanrıya inanıyorum. Evreni harekete geçirdikten sonra kız arkadaşlarıyla takılmaya giden ve benim hayatta olduğumu bile bilmeyen kişiliksiz bir tanrı olduğuna inanıyorum. Rastlantısal kaos, geri plandaki gürültü ve saf kör talihten oluşmuş boş ve tanrısız bir evrene inanıyorum. Seksin abartıldığını iddia edenin henüz onu doğru dürüst yapmadığına inanıyorum. Neler olduğunu bildiğini iddia edenin küçük şeyler hakkında da yalan söyleyebileceğine inanıyorum. Kesin dürüstlüğe ve hassas palavralara inanıyorum. Kadının seçmeye hakkı olduğuna, bebeğin yaşamaya hakkı olduğuna, bütün insanların yaşamı kutsalken eğer yasal sisteme tam olarak güvenebiliyorsan, ölüm cezasında hiçbir sorun olmadığına ve geri zekalılar dışında yasal sisteme hiç kimsenin asla güvenmediğine inanıyorum. Hayatın bir oyun olduğuna, hayatın kötü bir şaka olduğuna, hayatın yaşarken başınıza gelenler olduğuna ve sırtüstü yatıp onu keyfini çıkarabileceğinize inanıyorum.
2- Yaşam bir meta, insanlar mülkiyetlerdir.
3- - "Sen kimsin?" diye sordu Gölge.
+ "Tamam," dedi. "İyi bir soru. Ben salak kutusuyum. Ben Tv'im. Ben her şeyi gören göz ve katot ışınının dünyasıyım. Ben gaf tüpüyüm. Ben ailelerin tapınmak için önlerinde toplandıkları küçük sunağım."
- "Sen televizyon musun, yoksa televizyondaki biri mi?"
+ "Tv bir sunaktır. Ben insanların adına kurban verdikleri şeyim..."
- " Ne kurban ederler?" diye sordu Gölge.
+ " Çoğunlukla zamanlarını" dedi Lucy
4- " Bazen en çabuk olan yol en uzun olandır."
Düşündürücüydü velhasıl... Farklıydı.
Oncelikle mitolojiye ve ilk caglardan baslayarak inanclar uzerine az da olsa bilgi birikimine sahip degilseniz okurken sıkılabilirsiniz. Neil Gaiman'in ekip okumalari kapsaminda devam ettigim kitap seckilerinden biriydi. Bu baglamda onun "sıradışı" üslubuna alıştığım için keyifle okudum.
Daha önce okuduğum Yokyer ve Kıyamet Gösterisi'nde kurguyu anlamakta zorluk çekmemiştim. Bu defa neler olduğunu anlamakta zorlandım diyebilirim. Hikayenin ortalarına kadar hala "ne yapmaya çalışıyor bunlar" sorusu vardı kafamda. Karakterler içinde en çok Laura'yı sevdim. Finalin bu kadar farkli olacağını da beklemiyordum. Onlarca alıntıya bookmark koydum. En çok etkilendiklerimse şunlardı:
1- Gerçek olan şeylere inanabilirim, gerçek olmayan şeylere inanabilirim. Hiç kimsenin doğru olup olmadığını bilmediği şeylere inanabilirim. Noel Baba'ya, Easter Bunny'ye, Marilyn Monroe'ya, Beatles'a, Elvis'e, Bay Ed'e inanabilirim insanların mükemmelleştirilebileceğine, bilginin sınırsız olduğuna, dünyanın gizli bankacılık kartelleri tarafından yönetildiğine inanıyorum; dünyanın düzenli aralıklarla, iyileri buruşuk suratlı makilere, kötüleri sakat sığırlara benzeyen, suyumuzu ve kadınlarımızı isteyen uzaylı yaratıklar tarafından ziyaret edildiğine inanıyorum. Geleceğin sıçtığına inanıyorum, geleceğin sarsıntıda olduğuna inanıyorum. Bir gün Beyaz Bufalo kadının geleceğine ve herkesin kıçına tekmeyi basacağına inanıyorum. Bütün erkeklerin, sadece hızlı büyümüş, büyük iletişim sorunları olan çocuklar olduklarına, bütün politikacıların kişiliksiz hırsızlar olduğuna ve de alternatiflerinden daha iyi olduklarına inanıyorum. Antibakteriyal sabunun pislik ve hastalığa karşı olan bağışıklığımızı yok ettiğine ve bundan dolayı hepimizin Dünyalar Savaşı'ndaki Marslılar gibi sıradan bir nezleden yok olacağımıza inanıyorum. Geçen yüzyılın en büyük şairlerinin Edith Sitwell ve Don Marquis olduğuna, yeşim taşının ejderha gözyaşı olduğuna ve binlerce yıl önceki yaşamımda tek kollu bir Sibirya Şamanı olduğuma inanıyorum. İnsanlığın kaderinin yıldızlarda bulunduğuna inanıyorum. Şekerlerin tadının çocukken daha iyi olduğuna, yaban arısının aerodinamik olarak uçmasının imkansız olduğuna, ışığın bir dalga ve parçacık olduğuna, bir yerde aynı anda ölü ve canlı olan bir kedi olduğuna (bununla beraber onu beslemek için kutuyu açmazlarsa sonunda iki farkı türlü ölü olacağına), evrende evrenin kendisinden trilyonlarca yıl daha yaşlı yıldızlar olduğuna inanıyorum. Benimle ilgilenen, benim için endişelenen ve yaptığım her şeyi izleyen kişisel bir tanrıya inanıyorum. Evreni harekete geçirdikten sonra kız arkadaşlarıyla takılmaya giden ve benim hayatta olduğumu bile bilmeyen kişiliksiz bir tanrı olduğuna inanıyorum. Rastlantısal kaos, geri plandaki gürültü ve saf kör talihten oluşmuş boş ve tanrısız bir evrene inanıyorum. Seksin abartıldığını iddia edenin henüz onu doğru dürüst yapmadığına inanıyorum. Neler olduğunu bildiğini iddia edenin küçük şeyler hakkında da yalan söyleyebileceğine inanıyorum. Kesin dürüstlüğe ve hassas palavralara inanıyorum. Kadının seçmeye hakkı olduğuna, bebeğin yaşamaya hakkı olduğuna, bütün insanların yaşamı kutsalken eğer yasal sisteme tam olarak güvenebiliyorsan, ölüm cezasında hiçbir sorun olmadığına ve geri zekalılar dışında yasal sisteme hiç kimsenin asla güvenmediğine inanıyorum. Hayatın bir oyun olduğuna, hayatın kötü bir şaka olduğuna, hayatın yaşarken başınıza gelenler olduğuna ve sırtüstü yatıp onu keyfini çıkarabileceğinize inanıyorum.
2- Yaşam bir meta, insanlar mülkiyetlerdir.
3- - "Sen kimsin?" diye sordu Gölge.
+ "Tamam," dedi. "İyi bir soru. Ben salak kutusuyum. Ben Tv'im. Ben her şeyi gören göz ve katot ışınının dünyasıyım. Ben gaf tüpüyüm. Ben ailelerin tapınmak için önlerinde toplandıkları küçük sunağım."
- "Sen televizyon musun, yoksa televizyondaki biri mi?"
+ "Tv bir sunaktır. Ben insanların adına kurban verdikleri şeyim..."
- " Ne kurban ederler?" diye sordu Gölge.
+ " Çoğunlukla zamanlarını" dedi Lucy
4- " Bazen en çabuk olan yol en uzun olandır."
Düşündürücüydü velhasıl... Farklıydı.
adventurous
funny
mysterious
reflective
tense
medium-paced
Plot or Character Driven:
Character
Strong character development:
Complicated
Loveable characters:
Complicated
Diverse cast of characters:
Yes
Flaws of characters a main focus:
Yes
Fantastic read, cool plot with unexpected twists, and brought in at my hometown which was an unexpected and neat finish. The story was compelling, the characters were complex, and the indominable human/american spirit rang out in a subtle yet significant way. A true classic from the classic Neil Gaiman.
Absolutely could not put it down. The idea of God's being created and then abandoned and having to get on with their lives was fascinating.
Amazing Book.
By far one of my favorites. I love the humor and the journey Shadow goes on.
By far one of my favorites. I love the humor and the journey Shadow goes on.
This is my very first Neil Gaiman book. The book started off slow, and I didn't think I was going to like it very much, but it picked up the pace and got really interesting the further it went along. I enjoyed Shadow as a protagonist, which is something I didn't think I'd be saying when I begun reading this book, but every character was so vibrant and sympathetic. Even Wednesday.
The book is well crafted and everything comes into focus pretty neatly. Things that didn't seem to have any relevance like the coin tricks Shadow does or Wednesday talking about all the ways he's scammed people come back up with importance in the story. I thought certain plot beats were awfully convenient until it's revealed that it's all just one big con, which I didn't see coming at all.
The small town mystery really got me. It was eery and creepy and I didn't think we'd come back to it until the end. Yet again, I was told that unlikely coincidences don't happen in this book. It was truly an engaging read and I can't wait to come back to it when I'm older.
The book is well crafted and everything comes into focus pretty neatly. Things that didn't seem to have any relevance like the coin tricks Shadow does or Wednesday talking about all the ways he's scammed people come back up with importance in the story. I thought certain plot beats were awfully convenient until it's revealed that it's all just one big con, which I didn't see coming at all.
The small town mystery really got me. It was eery and creepy and I didn't think we'd come back to it until the end. Yet again, I was told that unlikely coincidences don't happen in this book. It was truly an engaging read and I can't wait to come back to it when I'm older.
This is an objectively fantastic book that just never really clicked for me. The characters were engaging and I was fascinated by how the ideas of both gods and America were presented, but despite that, it's been a while since I felt like I had to push myself this hard to finish a book. It pains me to say this after how highly he was recommended to me, but ultimately, I think I just don't particularly care for Gaiman's storytelling style. I'm willing to give him another shot if another one of his books catches my eye (I've actually had The Sandman in the back of my mind for a while), but it's not anything I see myself going out of my way to read more of.
American Gods is like a bag of chips that you taste and think it’s ok and nothing special, then you eat another one and another one. You keep eating the chips and with each chip the flavor is building steadily and you realize that you LOVE these chips!
This is what I felt like when reading American Hods, the pace of the book never sped up or slowed down, it was steady and with each chapter the world slowly grew and became vibrant and alive. I really enjoyed his unique story telling and such a fun and interesting premise.
This is what I felt like when reading American Hods, the pace of the book never sped up or slowed down, it was steady and with each chapter the world slowly grew and became vibrant and alive. I really enjoyed his unique story telling and such a fun and interesting premise.
adventurous
dark
mysterious
relaxing
slow-paced
Plot or Character Driven:
A mix
Strong character development:
Yes
Loveable characters:
No
Diverse cast of characters:
Yes
Flaws of characters a main focus:
Yes